Bir zamanlar gökyüzünü çok seven minik bir çocuk varmış. Adı Deniz’miş. En sevdiği şey, gece olunca penceresini açıp saatlerce yıldızlara bakmak, izlemekmiş. O küçük ışıkların orada öylece parlaması ona çok huzurlu gelirmiş.
Bir gece, her şey sessizken gökyüzünde bir ışık kaymış. Deniz’in kalbi bir anda çarpmaya başlamış.
Gözleri parlamış, heyecanla fısıldamış: “Bir yıldız kaydı!”
Hemen dilek dilemiş: “Annem hep gülümsesin, dur dur bir dakika babamda hep gülümsesin. İkisini de çok seviyorum.” diye eklemiş. Ama sonra düşünmüş.
“Yıldızlar neden kayar ki?” Daha önce yıldızların kaydığına pek çok kez şahit olmuş ancak bu soruyu daha önce hiç kendine sormadığını fark etmiş.
Ertesi sabah hiç vakit kaybetmeden kahvaltıda babasına sormuş: “Baba, yıldızlar neden kayıyor biliyor musun?” Babası: “Belki de yeryüzüne bakmak istiyorlardır oğlum. Kim bilir?” diye kendi kendine gülmüş.
Denizi bu cevap hiç tatmin etmemiş. Ama bir şey dememiş, sonra ise okul için evden çıkmış. Okul yolunda kuşlara sormuş, içinden: “Sizce yıldızlar neden kayar?”
Cevap alamamış ama hayalinde bir kuş cevap vermiş: “Belki de bir yerlere yetişmeye çalışıyorlardır.”
Tüm bunları düşünürken okula nasıl gittiğini bile anlamamış. Dersten sonra, teneffüste arkadaşlarına sormuş. “Dün gece gökyüzünü izlerken bir yıldız kaydığını gördüm. Sizce neden kayıyorlar?”
Yakın arkadaşlarından biri olan Bekir “Dilek tutalım diye,” demiş.
Diğer bir arkadaşı olan Cenk “Çünkü uzayda çok yer yoktur, itişiyorlar,” demiş.
Denizi bu cevaplar güldürmüş. Ama yine hâlâ tatmin olmamış.
Akşam olunca yine pencerenin önüne geçmiş. Gökyüzü tertemizmiş.
“Kim bilir belki de…” diye düşünmüş, “…yıldızlar üzülünce kayıyordur.”
Bir tane yıldız seçmiş. Ona uzun uzun bakmış. “Sen neden kayarsın?” diye fısıldamış.
“Canın sıkılınca mı? Birini mi özlüyorsun? Yoksa sadece oyun mu oynuyorsun?”
Yıldız sessizmiş ama gökyüzü cevap verir gibi parıldıyormuş. Keşke parıldamaktan başka şeylerde yapabilseler diye geçirmiş içinden. Deniz bir süre sonra gözlerini kapatmış.
Belki de cevabı rüyasında görürüm, demiş. Ve güzel bir uykuya dalmış.
Ertesi sabah olduğunda öğretmen sınıfa gülümseyerek girmiş. “Elinizde defterleriniz var mı çocuklar?”
Herkes başını sallamış. “Bugün size gökyüzünün bir sırrını anlatacağım,” demiş.
Ve tahtaya büyük harflerle yazmış: Yıldız Kayması
Deniz’in gözleri büyümüş ve çok heyecanlanmış. “Gerçekten anlatacak mı?” diye içinden geçirmiş.
Öğretmeni konuşmaya başlamış: “Gökyüzünde bazen ışıklar süzülür, bunu hepimiz görmüşüzdür. Biz buna ‘yıldız kayması’ deriz. Ama aslında kayan şey bir yıldız değildir.”

Sınıf şaşkınlıkla bakmış. En çokta Deniz şaşkınlıkla dinliyormuş.
“Gerçek yıldızlar, gökyüzünde sabit durur çocuklar. Onlar çok büyük, çok uzak ve çok sıcaktır. Gördüğünüz o kayan ışık, uzaydan gelen minicik bir taş parçasıdır. Adı meteordur.”
Deniz duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemiyormuş ama merakla dinlemeye devam etmiş.
“Bu taşlar, dünya atmosferine girerken çok hızlı hareket eder. Hızlıca sürtünür, ısınır ve yanar. Biz de gökyüzünde bir ışık çizgisi görürüz. İşte o, yıldız gibi görünür ama aslında küçük bir uzay taşıdır.”
Sınıftaki herkes “Vaaay beee” diye hayretle mırıldanmış. Deniz gülümsemiş.
“Demek gerçek yıldızlar yerinden oynamıyor gece kayarken gördüklerim meteormuş”
O akşam Deniz, her zamanki gibi pencereye geçmiş. Gökyüzü biraz bulutluydu ama bazı yıldızlar görünüyormuş. Bir tanesine bakmış ve içinden şöyle demiş:
“Sen yıldız değilsin belki. Ama her akşam izlerken beni mutlu ediyorsun. Teşekkür ederim.” diye fısıldamış.
Artık yıldızların küçük sırrını biliyormuş, ve bunu düşünerek mutlu olmuş. Sonra yavaşça başını yastığa koymuş. Ve yavaşça uykuya dalmış.
Yıldızlar Neden Kayar Hikayesi ise burada sonra ermiş. Yoksa Meteorlar Neden Kayar Hikayesi mi demeliyim. Sizlerde hikayemizi beğendiyseniz Eğitici Hikayeler için sayfamızı ziyaret ederek, bizlere destek olabilirsiniz.
Kişiye özel hikaye yazdırmak için lütfen bizimle iletişime geçin. SİPARİŞ İÇİN TIKLAYIN.