Küçük, yeşilliklerle çevrili bir köyde, kırmızı kiremitli bir evde yaşayan bir çocuk varmış. Sabahları kuş sesleriyle uyanır, pencereye koşar ve güne başlarken gökyüzüne bakıp gülümsermiş. Ama bu çocuk biraz aceleciymiş. Yeni bir şey öğrendiğinde hemen olsun, her şey çabucak bitsin istermiş. Sabırla beklemek onun için çok zormuş.
Bir ilkbahar sabahı, annesi elinde küçük bez bir kese ile yanına gelmiş. Kesenin içinden üç tane fasulye tohumu çıkarmış. “Bunlar senin,” demiş. “Toprağa ekersen ve güzelce ilgilenirsen, sana bir sürprizleri olur.” Çocuk tohumlara bakmış; kahverengi, sert ve miniciklermiş.
“Bunlardan ne çıkacak ki?” diye sormuş. “Göreceksin,” demiş annesi. “Ama hemen bekleme. Onlara sabırla davranman gerek.” Çocuk biraz burun kıvırmış ama yine de kabul etmiş. Belki de sihirli bir şey olur diye düşünmüş içinden.
Ertesi gün sabah erkenden uyanmış. Eline küçük küreğini alıp bahçeye çıkmış. Güneş yeni doğmuş, toprak mis gibi kokuyormuş. Çimenlerin arasına diz çöküp minicik çukurlar açmış. Tohumları içine yerleştirip üzerini toprakla örtmüş.
Sonra da küçük sulama kabıyla yavaşça su dökmüş üstlerine. İçinden “Haydi bakalım, büyüyün artık,” demiş. O günkü işi bitti sanmış. Akşam olup pencereden bahçeye baktığında hâlâ bir şey göremeyince biraz şaşırmış.
Ertesi sabah daha da heyecanla uyanmış. Doğruca bahçeye koşmuş. Ama ne görsün… Toprak yerli yerinde duruyor, hiçbir değişiklik yok. Ne bir yaprak, ne bir yeşillik. “Galiba işe yaramıyor,” demiş biraz üzülerek.
O gün de sulamış. Sonraki gün de. Ama hâlâ hiçbir şey yokmuş. Küçük yüreğinde bir sıkılma başlamış. “Bu iş olmayacak galiba,” demiş kendi kendine. Ama yine de ertesi sabah tekrar sulamaya gitmiş.
Dördüncü gün, annesi bahçeye geldiğinde çocuğun yüzü biraz asıkmış. “Neden üzgünsün?” diye sormuş. “Fasulyeler çıkmıyor,” demiş çocuk. “Her gün ilgileniyorum ama hâlâ görünmüyorlar.”
Annesi diz çöküp onunla aynı hizaya inmiş. “Biliyor musun,” demiş yumuşak bir sesle, “toprak sana hemen karşılık vermez. Ama senin ne kadar sabırlı olduğunu görmek ister. Eğer emek verirsen ve vazgeçmezsen, toprak seni ödüllendirir.”
Bu sözler çocuğun içinde küçük bir ışık yakmış. Belki de sadece biraz daha beklemesi gerekiyordur diye düşünmüş. O günden sonra her sabah daha dikkatli ilgilenmiş. Toprağın etrafındaki taşları toplamış, yabani otları temizlemiş.
Filiz çıkmamış ama o artık sırf görmek için değil, ilgilenmek için bahçeye gitmeye başlamış. Bazen sessizce yanında oturmuş. Bazen toprağa küçük hikâyeler anlatmış. Gün geçtikçe fasulyeleri sevmiş. Onlara emek vermekten keyif almaya başlamış.
Bir sabah, güneş henüz tam yükselmeden bahçeye çıkmış. Toprağa eğildiğinde gözlerine inanamamış. Kahverengi toprağın ortasında minicik bir yeşil çıkıntı varmış. Kalbi heyecandan pıt pıt atmaya başlamış.

Koşarak annesini çağırmış. “Anneee! Fasulye çıktı!” Annesi gelip onunla birlikte diz çökmüş. İkisi birlikte o minik filize hayranlıkla bakmışlar. “İşte bak,” demiş annesi, “toprak seni gördü ve sana teşekkür etti.”
Çocuk her geçen gün fasulyesinin büyüdüğünü görmüş. Önce bir yaprak, sonra bir tane daha. Sonra bir sabah, küçük beyaz bir çiçek açmış. Çocuk ona her sabah günaydın demiş, yapraklarını sevmiş. Artık fasulyesi onun küçük dostu olmuş.
Zamanla çiçek solmuş, yerine minik bir fasulye kabuğu çıkmış. Çocuk bu kabuğun büyümesini izlemiş. O kabuk uzamış, şişmiş ve sonunda kocaman bir fasulyeye dönüşmüş. Çocuk onu dalından koparıp ellerine aldığında içi sevinçle dolmuş.
“Ben bunu büyüttüm,” demiş fısıltıyla. “Ben ilgilendim, emek verdim ve sonunda karşılığını aldım.”
O yaz boyunca çocuk sadece fasulyeye değil, başka tohumlara da bakmış. Nane, domates, marul… Artık pes etmeden uğraşmayı öğrenmiş. Ne zaman bir şey zor gelse, kendine şunu hatırlatırmış: “Toprak bile sabır istiyor. Ben de sabredebilirim.”
Komşuları bahçeyi görüp şaşırmış. “Bunu sen mi yaptın?” demişler. Çocuk başını sallayıp gülümsemiş. “Ben sadece ilgilendim,” demiş. “Toprak bana yardım etti.”
O günden sonra çocuk neye başlasa hemen olsun istememiş. Artık biliyormuş ki, gerçek güzellikler zamanla olurmuş. Emeğin olduğu yerde mutlaka bir sonuç varmış.
Ve her sabah, fasulyesinin yaprakları rüzgârla dans ederken, çocuk pencereye oturur, bahçesine bakar ve içinden şöyle dermiş:
“Toprak gibi olayım… Sessiz, sabırlı ve karşılıksız vermeyen.”
Toprağın Sırrı Hikayesi burada sona ermiş. Toprağın Sırrı Hikayesi gibi Eğitici Hikayeler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.