Ecrin ve Efe, yaz tatilini evde geçiren ikiz kardeşlermiş. Okullar kapanınca çok sevinmişler çünkü artık sabah erken kalkmak zorunda değillermiş. Anne ve babaları işe gidince evde yalnız kalıyorlarmış. İlk günler bu onlara oyun gibi gelmiş. Tüm evi istedikleri gibi kullanabiliyor, doyasıya eğleniyorlarmış.
Salonda battaniyelerden çadır yapıyor, mutfakta kek denemeleri yapıyorlarmış. Ellerine geçen her şeyi oyuncak gibi kullanıyor, kahkahalarla saatler geçiriyorlarmış. Bazen kanepeye uzanıp birlikte dondurma yiyorlar, bazen pencereden dışarı bakıp hayal kuruyorlarmış. Yazın sıcaklığı evi sarmış, içerisi çocuk kahkahalarıyla dolup taşmış. Ama zamanla fark etmeden ev biraz dağılmış.
Koltukların arası kırıntı dolmuş, kitaplar yerde kalmış, mutfakta tabaklar birikmiş. Ecrin bir sabah yerdeki oyuncaklara basınca ayağını acıtmış. Efe mutfağa girdiğinde dün akşamdan kalan tabakların hala lavaboda olduğunu görmüş. İkisi de durup etrafa bakmışlar. “Ev çok karışmış,” demiş Ecrin hafifçe. Efe de başını sallamış: “Annemle babam işten gelip bunlarla uğraşıyor. Hem işte yorulup hem de burayı toparlamak zor.”
O andan sonra her akşam dikkat etmeye başlamışlar. Anneleri yorgun bir şekilde kapıdan giriyor, çantasını bile bırakmadan mutfağa geçip yemek yapıyormuş. Babaları çöpü çıkarıyor, camları siliyor, evi havalandırıyormuş. Yüzlerinde yorgunluk seziliyormuş ama ikisi de şikâyet etmiyormuş. Ecrin bir akşam pencereden dışarı bakarken usulca demiş: “Bir gün onlar gelmeden biz toparlasak ya evi.” Efe heyecanla başını çevirmiş: “Sürpriz mi yapsak onlara?”
Sabah olduğunda planları hazırmış. Anne ve babaları işe gidince mutfağın ışığını açmışlar. İlk olarak bulaşıkları yıkamışlar. Köpüklerle oynarken eğlenmişler ama hiçbir şeyi düşürmemeye dikkat etmişler. Efe tabakları kurularken Ecrin masayı silmiş. Sonra sandalyeleri yerlerine çekip mutfak dolaplarını silmeye başlamışlar.
Sıra salona geldiğinde oyuncakları kutulara yerleştirmişler. Kitapları raflara dizerken bazılarını okuyup biraz oyalanmışlar ama sonra işleri unutmamışlar. Yastıkları kabartıp koltukları düzeltmişler. Halının üzerine düşen kırıntıları elektrikli süpürgeyle toplamışlar. En son camları açıp temiz havanın içeri dolmasını sağlamışlar.
Ev artık bambaşka görünüyormuş. Havanın içinde sabun ve temizlik kokusu varmış. Işıklar daha parlak, koltuklar daha düzenli, mutfak daha ferahmış. Efe camları silerken babasının bir sözü aklına gelmiş: “Camlar parlak olunca içeri güneş daha çok giriyor.” Ecrin de halıları süpürürken annesinin her sabah sessizce iç çekişini hatırlamış. İkisi de yaptıkları şeyin sadece bir temizlik olmadığını hissediyorlarmış.

İşleri bitince mutfağa geçip iki bardak limonata hazırlamışlar. Kurabiyeleri küçük bir tabağa koyup balkona çıkmışlar. Güneş gökyüzünde parlıyor, hafif bir rüzgar saçlarını dalgalandırıyormuş. Efe bir yudum alıp iç çekmiş: “Bence en güzel yaz tatili günü bu oldu.” Ecrin başını sallamış: “Gerçekten çok mutluyum.”
Saat ilerledikçe heyecanları da artmış. Az sonra anneleri ve babaları kapıdan girecekmiş. İkisi de koltuklara oturup beklemeye başlamış. Anahtar sesi duyulunca kalpleri küt küt atmaya başlamış. Kapı açılmış, anneleri içeri girer girmez duraksamış. Sonra mutfağa doğru yürümüş.
“Bu ne güzel koku böyle?” demiş mutfağa girerken. Babaları da salona adım atınca etrafa şaşkınlıkla bakmış. “Ev… parlıyor resmen!” demiş gülümseyerek. Ecrin ve Efe birlikte ortaya çıkmış. “Sürpriz!” demişler koro halinde.
Annesi ellerini ağzına götürüp şaşkınlıkla gülümsemiş. Gözleri hafifçe dolmuş ama hemen çocuklarına sarılmış. “Siz mi yaptınız bunu?” demiş. Efe gururla başını sallamış. “Evet, çünkü sizi hep yorgun görüyorduk. Biraz da biz uğraşmak istedik.”
Babaları da onları kucaklayıp yanaklarından öpmüş. “Siz büyümüşsünüz,” demiş gururla. “Sadece evi değil, kalbimizi de temizlediniz.” O akşam yemek masasını birlikte kurmuşlar. Sohbet edip gülmüşler, uzun zamandır bu kadar keyifli bir akşam geçirmemişler.
Yemekten sonra ailece balkona geçmişler. Gökyüzü pembe ve turuncuya çalan renklere bürünmüş. Uzakta kuşlar uçuşuyor, ağaçların yaprakları rüzgârla hışırdıyormuş. Sessizlik içinde otururken anneleri derin bir nefes almış. “Ev sadece temiz değil… sanki içi de ferahlamış,” demiş.
O gece Ecrin yatağına uzanırken yorgun ama huzurluymuş. Efe de karşıdaki yatağında mırıldanmış: “Yarın yine yardım ederiz, değil mi?” Ecrin gülümseyerek gözlerini kapatmış. “Hem de seve seve.”
Ve o gece, evin içinde yalnızca temizlik değil, sevgi ve anlayış da sessizce yayılmış.
Sürpriz Temizlik Hikayesi de burada, yumuşacık bir huzurla son bulmuş. Sürpriz Temizlik Hikayesine benzeyen Çocuk Hikayeleri okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz