Bir zamanlar, güneşi hep parlak, gökyüzü her zaman masmavi olan küçük bir kasabada yaşayan Derin adında bir çocuk varmış. Derin, arkadaşları arasında en dikkatli, en sakin ve en temkinli olanıymış.
Ne zaman bir oyun oynamak isteseler, Derin hep kenarda kalmayı tercih eder, “Ya düşersem?”, “Ya başaramazsam?” gibi düşüncelerle oynamaktan vazgeçermiş. Kendi kendine “Risk almak iyi bir şey değil,” der ve sıklıkla sessizce uzaklaşırmış.
Bir gün, kasabaya Büyük Macera Şenliği adı verilen bir etkinlik duyurulmuş. Bu şenlikte herkes cesaretini test edecek, yeni şeyler deneyecek ve farklı oyunlara katılacakmış. Çevredeki çocukların gözleri parlamış, kalpleri yerinden çıkacak gibi atıyormuş.
Herkes günler öncesinden planlar yapmış, nasıl yarışacaklarını, hangi oyunlara katılacaklarını konuşuyormuş. Ama Derin… O sadece köşede durmuş, başını iki yana sallayarak bu kadar heyecanın içine girmemeye karar vermiş.
“Ben katılmayacağım,” demiş arkadaşlarına. “Zaten başaramam. Hem ya bir şey olursa?”
Arkadaşı Efe, Derin’in yanına gelip omzuna dokunmuş. “Ama Derin,” demiş, “Bazen hayatta hiç risk almamak en büyük risktir. Belki de hayatımızın en güzel anları, risk alıp denemeye cesaret edemediğimiz zamanlarda saklıdır.”
Derin, Efe’nin bu sözlerini duymuş ama yine de kendisini güvende hissettiği köşeden ayrılmamış. Ancak o gece, yatağına uzanırken Efe’nin sözleri aklında yankılanmış: “Hayatta hiç risk almamak en büyük risktir…”
Ertesi sabah, şenlik başlamış. Her yerde rengârenk balonlar uçuyor, şarkılar çalıyor, çocuklar kahkahalarla oradan oraya koşuyormuş. Derin, uzaktan şenliği izlerken, kendini birden hüzünlü hissetmiş. Etraftaki çocukların yüzündeki mutluluğu gördükçe, içindeki küçük bir ses “Sen de denemelisin,” diyormuş. Ama Derin hemen bu sesi susturmuş.

Tam o sırada, gözleri dev bir uçurtma yarışmasına takılmış. Rüzgâr, rengârenk uçurtmaları gökyüzünde dans ettiriyormuş. Çocuklar ipleri ellerinde sıkıca tutarak, uçurtmalarını daha yükseğe çıkarmaya çalışıyormuş.
Fakat bir sorun varmış: En büyük uçurtmayı uçuracak kimse yokmuş. Organizasyon görevlisi, “Bu dev uçurtmayı uçuracak kadar cesur biri var mı?” diye seslenmiş.
Herkes birbirine bakarken, birden gözler Derin’in üzerinde toplanmış. Efe, arkadaşlarının arasından sıyrılıp Derin’in yanına gelmiş. “Bu senin şansın, Derin! Risk almanın zamanı geldi,” demiş.
Derin bir an sessiz kalmış. Kalbi hızla çarpmış ama sonra gökyüzündeki uçurtmaları görünce içindeki o küçük cesaret sesi yeniden yükselmiş: “Ya denersem?”
Derin, derin bir nefes alarak ayağa kalkmış ve görevlilerin yanına gitmiş. “Ben denemek istiyorum,” demiş sesi titreyerek. Kalabalıktan bir uğultu yükselmiş. Derin’in bu kararı herkesi şaşırtmış ama en çok da kendisini.
Dev uçurtmayı eline aldığında, rüzgâr adeta onunla dans etmek istemiş gibi kuvvetlice esmiş. Derin, uçurtmayı havaya kaldırmak için koşmaya başlamış. İlk başta ipler elinden kayacak gibi olmuş, ayakları takılır gibi olmuş ama yine de pes etmemiş. “Yapabilirim!” diye mırıldanmış kendi kendine.
Arkadaşları kenarda onu destekliyor, “Hadi Derin!” diye bağırıyorlarmış. Uçurtma yavaş yavaş yükselmeye başlamış. Önce birkaç metre… sonra daha yükseğe… Derin’in gözleri büyümüş, kalbi sevinçle çarpmış. O an, uçurtma gökyüzünde diğerlerinden çok daha yüksekte, rüzgâra karşı dans ederken, Derin’in içinde bir şey değişmiş.
Uçurtmayı kontrol ettikçe kendine olan güveni artmış. “Risk almanın bu kadar güzel olduğunu bilseydim,” diye düşünmüş.
Yarışma sonunda görevli, mikrofonu eline alıp, “Ve işte kazanan: Dev uçurtmayı başarıyla uçuran Derin!” diye anons yapmış. Alkışlar yükselmiş, arkadaşları sevinçle Derin’in yanına koşmuş. Efe, ona sarılırken gülümsemiş. “Gördün mü, Derin? Risk aldın ve kazandın. Ama en önemlisi, denedin ve bunu başardın!”
O günden sonra Derin, hayatta her zaman risksiz bir köşede beklemekten vazgeçmiş. Artık yeni şeyler denemekten korkmuyormuş çünkü anlamış ki; bazen kazanmak, bazen kaybetmek önemli değil. Önemli olan, cesaret edip adım atmaktan ve hayata katılmaktan geçiyormuş.
Ve o gün Derin, gökyüzündeki uçurtmasına bakarak şu sözleri mırıldanmış: “Hayatta hiç risk almamak, gerçekten en büyük risktir.”
Derin’in cesaret hikâyesi, kasabadaki diğer çocuklara da ilham olmuş. Onlar da kendi hayatlarında denemekten korkmamayı öğrenmişler. Ve o uçurtma, rüzgârla dans ettiği o günden sonra herkes için cesaretin bir sembolü olmuş. Risk Almamak En Büyük Risktir Hikayesi de burada sona ermiş.
Her zaman hatırla: Belki de hayatımızın en güzel anları, risk alıp denemeye cesaret edemediğimiz zamanlarda saklıdır.
“Risk Almamak En Büyük Risktir Hikayesi” gibi Çocuk Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
