Temmuz ayının en sıcak günlerinden birinde, uzak kıyıların beyaz kayalıklarına kurulmuş bir martı yuvasında, Süslü adında küçük bir martı yaşarmış. Tüyleri pırıl pırıl parlıyormuş ama o, sıcaktan hiç hoşlanmazmış.
Güneş gökyüzünde yakıcı ışıklarını yaydığında, Süslü kanatlarını bile açmak istemezmiş. Çoğu gününü yuvanın gölgesinde oturarak geçirirmiş, çünkü havanın bu kadar sıcak olduğu günlerde uçmanın hiç de keyifli olmayacağını düşünürmüş.
Arkadaşları her gün yanına uğrar, “Hadi gel, denize gidelim, sular buz gibi serin,” derlermiş. Süslü ise onlara kuşkuyla bakarmış. “Bu sıcakta deniz nasıl serin olabilir ki? Beni kandırıyorlar,” diye içinden geçirirmiş.
Onların neşeyle kanat çırpıp mavi sulara doğru süzülüşünü izler, sonra tekrar gölgesine sığınırmış. Günler böyle geçtikçe içinde tatlı bir merak belirse de, ön yargıları onun kanatlarını hep tutar, yerinden kalkmasına engel olurmuş.
Sıcak rüzgâr kayaların arasında dolaşırken Süslü, arkadaşlarının kahkahalarını duyarmış. Onların oyunlarına katılmadıkça içi biraz burkulurmuş ama yine de “Deniz çok sıcak olmalı, bana göre değil,” diyerek kendini avutmaya çalışırmış. Yalnız geçen saatler uzadıkça gölgesinde huzur bulduğunu sansa da, yüreğinin bir köşesinde eksik bir şey varmış.

Bir sabah karnı öyle çok acıkmış ki, yuvasında daha fazla oturamayacağını anlamış. Gözleriyle yiyecek aramış ve yolunu sahile yakın bir kayalığa çevirmiş.
Kayaların üzerinde dengeli adımlar atmaya çalışmış ama ayağı kaymış ve kanatları açılmadan kendini mavi suların içinde bulmuş. O an bir korku yaşamış ama suyun dokunuşu onu şaşırtmış. Beklediği gibi yakıcı değil, tam tersine serin ve ferahlatıcıymış.
Süslü gözlerini kapatıp suyun bedenini sarışını hissetmiş. Yüreğinde tarifsiz bir rahatlık yayılmış. “Onca zaman neden bu kadar direndim?” diye düşünmüş. Kendisine kızmış ama aynı zamanda yepyeni bir mutlulukla kanat çırpmış. Serin damlalar yüzünden akarken içindeki sıkıntılar da gitmiş, yerine hafiflik ve sevinç dolmuş.
O günden sonra Süslü, arkadaşları denize çağırdığında hiç tereddüt etmez olmuş. Onların arasına katılmış, oyunlar oynamış, suların üstünde neşeyle kanat çırpmış. Önceki inadı aklına geldikçe biraz üzülmüş ama sonra gülümsemiş. Çünkü gecikmiş olsa da, denizin serinliğini keşfetmiş ve dostlarıyla birlikte olmanın değerini anlamış.
Bazen bir şeyin nasıl olduğunu anlamak için denemek gerekir. Ön yargılar yüzünden kaçırılan güzellikler, cesaretle atılan küçük bir adımda gizlidir.
Martı Hikayesi burada sona ermiş. Martı Hikayesi gibi Hayvan Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.