Mehmet, sekiz yaşında, hayal gücü geniş ve öğrenmeye meraklı bir çocuktu. Çevresindeki dünyayı büyük bir ilgiyle inceler, sorular sorarak her şeyi anlamaya çalışırdı. Gözleri çikolata kahvesi rengindeydi, ışık vurduğunda bal rengine çalan bir parıltı ile dolardı. Saçları hafif dalgalı ve sık sık rüzgarla şekil alırdı. Çevresindeki insanlar onun zekasına ve tatlı gülümsemesine hayrandı. Annesi ona her zaman, “Mehmet, senin gülen yüzün güneş gibi, karanlık bir günü aydınlatabilir,” derdi.
Ancak son zamanlarda Mehmet’in neşesi azalmış, yüzündeki o içten gülümseme sanki gölgeler arasında kaybolmuştu. Sabahları gözleri yorgun, bakışları dalgındı. Çocuk odasının penceresinden sızan sokak lambasının soluk ışığı, onun yatakta bir o yana bir bu yana dönen siluetini aydınlatıyordu. Mehmet’in geceleri uykusuzlukla mücadele ettiği çok açıktı.
Her ne kadar annesi ona masallar okusa ve rahatlatıcı sözlerle onu uyutmaya çalışsa da, Mehmet geceleri hep düşünceler arasında kayboluyordu. Gözlerini kapattığında bile zihni bir türlü durmak bilmiyor, aklı geçmişteki olaylar ve gelecekte olacaklarla dolup taşıyordu. “Neden böyle oluyor?” diye kendi kendine sorsa da, bir cevap bulamıyordu.
Uykusuzluk Mehmet’in günlük hayatını da etkiliyordu. Okuldaki derslere odaklanmakta zorlanıyor, teneffüslerde arkadaşlarıyla oynarken enerjisi çabucak tükeniyordu. Mehmet’in içindeki o meraklı çocuk, sanki bu uykusuz gecelerle birlikte yavaş yavaş kayboluyordu.
Hatta annesi bir gün, “Mehmet, neden bu kadar solgunsun?” diye sormuştu. Mehmet’in bu soruya verecek bir cevabı yoktu. Çünkü kendisi de neyin yanlış gittiğini tam olarak bilmiyordu.
Bir gece, uyuyamadığı için yorganını sıkıca sararak yatağında doğruldu. Dışarıdaki rüzgar yaprakları sallıyor, pencerenin kenarında hafif bir uğultu yaratıyordu. Mehmet derin bir iç çekti. Bu uykusuz gecelerin ne zaman biteceğini düşündü. Ama sonra bir şey dikkatini çekti: annesiyle konuşurken onun “koyun saymayı” önerdiği aklına geldi.

Annesi, “Mehmet, eğer zihnini bir şeye odaklarsan, uyumak daha kolay olur. Mesela koyun saymayı deneyebilirsin,” demişti. Mehmet başta bu fikri komik bulmuştu. Ama o gece, başka bir çözüm olmadığını düşünerek koyun saymayı denemeye karar verdi.
Mehmet gözlerini kapattı ve kendisini geniş, yemyeşil bir çayırda hayal etti. Çayırın ortasında küçük bir çit vardı ve çitin üzerinden atlayan bembeyaz koyunlar görünüyordu. İlk koyun zıpladığında, Mehmet hafifçe gülümsedi. “Bir,” dedi içinden. Ardından ikinci koyun zıpladı, “İki…”
Koyunların her zıplayışında Mehmet’in zihni bir nebze daha sakinleşiyordu. Rüzgarın uğultusu uzaklaşmış gibi geldi ona. Kalbi daha yavaş atmaya başladı. Ama tam uykuya dalacakken koyunları saymayı bıraktı ve zihni yeniden hareketlendi. “Acaba yarın öğretmenim bana ne soracak? Ya sınıfta hata yaparsam?” diye düşüncelere daldı.
Uyku bir kez daha Mehmet’ten kaçıyordu. Yorganını başına çekti, ama gözlerini kapatmak imkansız gibiydi.
Ertesi gece Mehmet, koyun saymayı bir oyun gibi düşünmeye karar verdi. Bu kez koyunların her birine isim verdi. İlk koyun Minik’ti. Minik sevimli, kabarık bir yünü olan küçük bir koyundu. Onun ardından Cesur adını verdiği büyük ve güçlü bir koyun çitten atladı. Her koyuna bir hikaye uydururken fark etmeden göz kapakları ağırlaşmaya başladı.
Koyunları hayal etmek Mehmet’e bir şey daha öğretti: zihnindeki karmaşık düşünceler uzaklaşıyordu. Okulda yaşadığı sıkıntılar, arkadaşlarıyla ilgili endişeleri ya da sabah erkenden kalkmak zorunda olmanın verdiği stres, koyunların adımları arasında kayboluyordu.
Sonunda Mehmet derin bir nefes aldı ve ilk defa huzur içinde uykuya daldı. Sabah gözlerini açtığında annesi başucunda duruyordu.
“Bugün çok daha iyi görünüyorsun, oğlum. Dün gece iyi uyumuş gibisin,” dedi annesi sevinçle.
Mehmet gülümseyerek doğruldu. “Anne, koyunları saymak işe yaradı. Hem de çok eğlenceliydi!” diye yanıt verdi.
O günden sonra Mehmet, her gece koyunlarını ziyaret etmeye başladı. Çayırın rüzgarla dalgalanan yemyeşil otlarını hayal etti, koyunların zıplarken çıkardıkları hafif topuk seslerini duydu. Uykusu artık bir sorun olmaktan çıkmıştı.
Hatta öğretmeni bile Mehmet’in derslerde daha dikkatli ve enerjik olduğunu fark etmişti. Arkadaşları da onun tekrar eski neşesine kavuştuğunu söylüyordu. Mehmet, uykusuz gecelerin ne kadar zor olduğunu öğrenmişti, ama aynı zamanda çözümün ne kadar basit olabileceğini de anlamıştı.
Bu küçük alışkanlık, Mehmet’e bir şey daha öğretti: Bazen basit yöntemler, en karmaşık sorunların çözümünde etkili olabiliyordu.
Mehmet’in koyunlarla dostluğu devam etti. Artık geceleri uyuyamadığında endişelenmiyordu, çünkü bir çözümü vardı. Annesine, “Uyuyamadığında koyunları saymak bir sihir gibi,” dediğinde, annesi ona gülümseyerek sarıldı.
Mehmet’in yaşadığı bu hikaye, sadece onun değil, uykusuzluk çeken diğer çocukların da bir çözüm bulmasına ilham oldu. Mehmet şimdi her sabah enerjik uyanıyor, yeni güne mutlulukla başlıyordu.
Koyun Sayarak Uyuma Hikayesi burada sona ermiş, unutmayın ki hayal gücümüz, bazen bize ihtiyacımız olan huzuru sağlayabilir.
Koyun Sayarak Uyuma Hikayesi gibi Hayvan Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.