Bir sabah, güneş perde aralığından odaya süzüldüğünde, Elif uyanmış. Kalbi tıpkı bir kuş gibi hızlı hızlı çarpıyormuş. Çünkü o gün, ortaokulun ilk karnesini alacakmış. Bu sabah diğer sabahlara hiç benzemiyormuş; içindeki heyecan sanki odanın içini de doldurmuş.
Elif yatağından kalkarken, içini birden bire hem sevinç hem de biraz merak kaplamış. Acaba karnesinde ne yazıyordu? Öğretmenleri neler demişti? Başını kaldırıp duvardaki takvime bakmış, sonra gülümsemiş. Günlerden cumaymış, ayın son haftasıymış, yani gerçekten karne günü gelmiş.
Mutfaktan gelen kahvaltı kokularını duymuş. Annesi erken kalkmış, mutfağı mis gibi kokutmuş. Elif ellerini yıkayıp sofraya oturmuş. Ama midesinde kelebekler uçuşuyormuş gibi bir his varmış, pek iştahı yokmuş.
Annesi göz ucuyla Elif’e bakmış, “Heyecandan mı yemedin güzelim?” demiş. Elif başını sallamış ve “Evet anne, içimde garip bir kıpırtı var,” demiş usulca. Annesi gülümsemiş, “Bu güzel bir şeydir, hatırlarsın hep,” diye eklemiş.
Elif okul formasını giyerken aynaya bakmış. Kravatını takarken biraz zorlanmış ama sonunda düzgünce bağlamayı başarmış. Aynada kendine bir göz kırpmış, “Bugün senin günün,” demiş sessizce.
Okul yolunda, yürürken çevresine daha dikkatli bakmış. Ağaçların yaprakları sabah rüzgârıyla hafifçe sallanıyormuş. Kuşlar dallarda cıvıldarken, Elif onların da onun heyecanını paylaştığını düşünmüş.
Okula vardığında bahçede bir telaş varmış. Herkes karnesini konuşuyormuş, kimileri sessizce bekliyor, kimileri sevinçle gülümsüyormuş. Elif sınıfına doğru ilerlemiş, adımlarını dikkatli atmaya çalışıyormuş ama kalbi hâlâ çok hızlı atıyormuş.
Sınıfa girdiğinde öğretmeni kapının önündeymiş. “Günaydın Elif, hoş geldin,” demiş gülümseyerek. Elif de heyecanla “Günaydın öğretmenim,” demiş ve yerine geçmiş.
Sınıf arkadaşları da tıpkı Elif gibi heyecanlıymış. Herkes sırasına oturmuş, sessizlik içinde öğretmenin masasının başına geçmesini beklemiş. Sınıfta hafif bir uğultu varmış, ama kimse yüksek sesle konuşmamış.
Öğretmen bir dosyayı eline almış ve tek tek isimleri okumaya başlamış. Her çocuğun eline, üzerine kocaman harflerle yazılmış karnelerden bir tane vermiş. Elif’in adı en sonda okunuyormuş, bu yüzden sabırla beklemiş.
Sonunda sıra ona gelmiş. “Elif,” demiş öğretmeni, “bu da senin karnen.” Elif elleri hafifçe titreyerek karnesini almış. Kâğıdı iki eliyle tutmuş, gözleriyle satırları dikkatlice okumaya başlamış.
Tüm notları iyiymiş, bazıları çok iyiymiş. Ama en çok mutlu olduğu şey, öğretmeninin yazdığı birkaç cümle olmuş. “Elif, derslerine düzenli çalışan, arkadaşlarıyla paylaşımcı bir öğrencisin. Ortaokula güzel bir başlangıç yaptın.”
O satırları okuyunca gözleri dolmuş, ama ağlamamış. Çünkü içinde bir gurur dalgası yükselmiş. “Demek ki doğru yoldayım,” diye geçirmiş içinden.
Öğretmen sınıfın ortasında durup, “Bugün hepinizin emek günü. Kimi notlarıyla, kimi davranışlarıyla, kimi çabasıyla parladı. Ama en önemlisi, herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı,” demiş. Sınıf alkışlarla dolmuş.
Elif karnesini çantasına koymamış. Elinde tutmuş ve teneffüste bahçeye çıkmış. Güneş artık daha parlakmış sanki, rüzgâr daha tatlı esiyormuş. Elif bir bankta oturmuş, karnesini bir kez daha açıp satırları okumuş.

Yanına en yakın arkadaşı Zeynep gelmiş. “Nasıl geçti?” diye sormuş. Elif gülümseyip, “İçimde kocaman bir mutluluk var,” demiş. Zeynep başını sallamış, “Ben de aynıyım,” demiş.
İkisi bir süre konuşmadan oturmuş. Bahçedeki ağaçların arasından geçen ışık, karnelerinin üzerine düşmüş. Elif o anı hiç unutmayacağını biliyormuş. Çünkü bu, sadece bir kâğıt değilmiş; bir yılın duygusu, heyecanı ve emeğiymiş.
Okul çıkışı annesi onu okul kapısında bekliyormuş. Elif karnesini uzatınca annesi önce dikkatlice bakmış, sonra kocaman sarılmış. “Ne olursa olsun, senin çaban her zaman en kıymetlisi,” demiş.
O an Elif, karne gününün yalnızca notlar değil, kalpten gelen çabaların hatırlanması için var olduğunu hissetmiş. İlk karne, ilk heyecan… Ama en güzeli, içini ısıtan o sevgi dolu anılarmış.
Ve o günün akşamı, Elif karnesini pencerenin yanına koymuş. “Bu sadece bir başlangıç,” demiş kendi kendine. Gözleri yavaşça kapanırken yüzünde hafif bir tebessüm varmış. Gönlü sakince uyumuş, çünkü bu da Elif’in İlk Karnem, İlk Heyecanım Hikayesi’ymiş.
Karne Günü Hikayesi de burada, yumuşacık bir huzurla son bulmuş. Karne Günü Hikayesine benzeyen Çocuk Hikayeleri okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz