Derin bir sessizlik vardı. Kış sabahının erken saatlerinde, karanlığın içindeki ince beyaz örtü, gökyüzünden usulca inen kar taneleriyle daha da büyüyordu. Elif, yatağının sıcaklığında, bu beyaz dünyadan habersiz bir şekilde uyanmak üzereydi.
Pencerenin kenarındaki buz çiçekleri, dışarının soğuk yüzünü odasına taşımıştı. Ancak Elif’in odası sıcacıktı; duvarda asılı çalar saat, sanki biraz daha dinlenmesine izin vermek ister gibi tik taklarla zamanı usulca sayıyordu.
Çalar saat sonunda Elif’in tatlı uykusunu bozdu. Elif, gözlerini ovuşturarak uyandı. “Bugün okul var mı acaba?” diye düşündü. Perdenin arasından sızan hafif beyazlık dikkatini çekti. Merakla pencereye koştu. Perdeleri araladığında gördüğü manzara nefesini kesti.
Tüm mahalle, kalınca bir kar tabakasıyla kaplanmıştı. Ağaç dalları, karın ağırlığıyla eğilmiş, arabaların üzeri kalın bir battaniye gibi beyaza bürünmüştü. Elif hemen aşağıya, sokakta oynayan çocukları görmeyi umut ederek baktı ama dışarısı henüz bomboştu.
O sırada annesi Esra, mutfaktan seslendi.
“Elif, kalktın mı? Sana güzel bir haberim var!”
Elif heyecanla koşarak mutfağa gitti. Annesi, elinde kahvaltı tabağıyla onu karşıladı.
“Bugün okullar kar tatili! Dışarısı çok soğuk ama her yer karla kaplı. Ne yapmak istersin?”
Elif’in gözleri parladı.
“Kar tatili mi? Harika! Hemen dışarı çıkmak istiyorum!”
Annesi gülümsedi.
“Biraz kahvaltı yap, sonra düşünürüz. Ama önce sıkı giyineceğine söz ver. Bugün hava gerçekten çok soğuk.”
Elif, heyecanla kahvaltısını yaparken planlar kurmaya başladı. En iyi arkadaşı Arda’yı arayıp karda oyun oynamayı teklif edebilirdi. Belki birlikte bir kardan adam yapar, belki de kartopu savaşı yaparlardı. Hayalleri, kahvaltının sonuna kadar onu iyice heyecanlandırmıştı. Hemen telefonunu aldı ve Arda’yı aradı.
“Arda! Kar tatili var! Hadi hemen bizim sokakta buluşalım. Kardan adam yaparız!”
Arda’nın sesi de bir o kadar heyecanlıydı.
“Harika! Tamam, yarım saate geliyorum. Eldivenlerimi bulmam lazım.”
Elif, kahvaltısını bitirir bitirmez annesinin hazırladığı kalın montu, atkıyı, bereyi ve eldivenleri giydi. Aşağı inerken her adımında botlarının çıkardığı “tak tuk” sesleri bile onu daha da neşelendirmişti. Mahallenin ortasında, Arda’yı beklerken bir yandan karın tadını çıkarmaya başlamıştı.
Arda biraz sonra göründü. Yanında bir kürek ve eski bir şapka taşıyordu.
“Bu şapka kardan adamın olacak,” dedi gülerek. “Ama önce kar toplamak için biraz çalışmamız gerekecek.”

Beraber kar biriktirmeye başladılar. Kardan adam için iri bir gövde oluşturmak düşündüklerinden daha zordu. Kar sertleşiyor, yuvarladıkça daha ağır hale geliyordu. Fakat ikisi de bu işten vazgeçmiyordu. Arada bir durup nefes alıyor, sonra yeniden çalışmaya koyuluyorlardı.
Mahalledeki diğer çocuklar da yavaş yavaş dışarı çıkmaya başlamıştı. Biri ellerinde kızaklarla yokuş aşağı kayıyor, bir diğeri kar topu savaşı başlatıyordu. Ancak Elif ve Arda, tüm dikkatlerini kardan adama vermişti.
Nihayet kardan adamı tamamladıklarında, herkes etrafına toplanmıştı. Elif, kardan adamın yüzünü yapmak için havuç getirmiş, Arda ise şapkasını başına yerleştirmişti. Kardan adam, sanki bir süre önce mahalleye taşınmış yeni bir komşu gibi görünüyordu.
Tam o sırada yaşlı komşuları Münevver Teyze, penceresini açıp seslendi.
“Çocuklar, şu halinize bakın! Hepiniz üşümüşsünüz. Gelin size sıcak çay hazırlayayım!”
Bu davet, Elif ve Arda’nın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşturdu.
Herkes sırayla Münevver Teyze’nin evine girdi. İçi mis gibi çay ve taze yapılmış kek kokuyordu. Çocuklar, pencereden hala yağan kara bakarak çaylarını yudumluyordu.
O sırada Münevver Teyze, yaşadığı eski kar tatillerinden bahsetmeye başladı.
“Eskiden biz bu kadar şanslı değildik. Kar yağdığı zaman, okullar tatil olmazdı. Ama yine de biz karın keyfini çıkarırdık. Kendinize böyle güzel anılar biriktirin çocuklar. Kar, her zaman böyle keyifli olmaz. Bu anları iyi değerlendirin.”
Elif, bu sözlerden çok etkilenmişti. Gerçekten de o gün yaşadığı her şey bir daha asla geri gelmeyecek bir hatıraydı. Arkadaşlarıyla geçirdiği anlar, yaptığı kardan adam ve bu sıcak çay, ileride bir anı olarak zihninde kalacaktı.
Münevver Teyze’nin evinden çıktıklarında kar artık daha da hızlanmıştı. Elif ve Arda, eve dönmeden önce biraz daha oynamaya karar verdiler. Eve dönme vakti geldiğinde ise Elif, kardan adamlarına son bir kez bakıp gülümsedi.
“Bugün unutulmaz bir gündü,” dedi kendi kendine.
O akşam yatağına uzandığında, pencereden hâlâ yağan karı izliyordu. Artık kar tatili onun için sadece bir gün değil, bir hatıra, bir ders ve bir mutluluk kaynağı olmuştu.
Her şeyin hızla değiştiği dünyada, küçük şeylerden mutlu olmayı öğrenmişti. Kendi kendine fısıldadı:
“Her kar tanesi, bize yeni bir fırsat sunar. Bugün bunu anladım.”
Ve o düşünceyle huzurla uykuya daldı.
Kar Tatili Hikayesi de burada sona ermiş. “Kar Tatili Hikayesi” gibi Çocuk Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.