Bir zamanlar, yaz güneşi pencereye vururken derin derin düşünen bir çocuk varmış. Adı Ahmet’miş. O yaz, ilk kez Kur’an kursuna gidecekmiş. Bu fikre önce biraz sevinmiş; yeni şeyler öğrenmek güzeldir diye düşünmüş. Ama kalbinin bir köşesinde sessizce bekleyen bir endişe de varmış: Ya zor gelirse?
Camiye ilk gittiği gün, içeri girdiğinde her şey ona hem yabancı hem büyüleyici gelmiş. Tavandan sarkan kandiller, yumuşak halılar, hocanın güler yüzü…
Herkes yerini almış, dikkatle dinliyormuş. Hoca, “Bugün Sübhaneke duasını öğreneceğiz,” demiş. Çocukların gözleri parlamış. Ahmet de parmak uçlarında yükselmiş, içinden “Kolaydır bu, yaparım,” demiş.
Ama kurstan çıkınca aklı bambaşka şeylere kaymış. Sokağın köşesindeki top sesleri, yaz rüzgârıyla savrulan uçurtmalar, parkta bağıran arkadaşlar… O akşam, dua kitabını eline almış ama daha ilk satırdayken uykusu çökmüş. “Yarın çalışırım,” diye mırıldanmış, sayfayı kapatmış.
Ertesi gün camide, hoca duayı tekrar sormuş. Bazı arkadaşları ezberlemiş. Ahmet sessizce başını eğmiş. Kalbinde bir sızlama dolaşmış ama hâlâ kendine inancı varmış: “Biraz bakınca ben de ezberlerim.”
Fakat günler geçmiş, Ahmet her akşam aynı şeyi yapmaya başlamış. Önce biraz oyun, sonra biraz daha, sonra da “yarın kesin çalışırım” deyip kitabı kenara koymak… Kelimeler ona küs gibiydi; bir türlü yerleşmiyorlardı aklına.
Sınıfta Zeynep, duayı baştan sona ezbere okuyunca Ahmet’in kalbine ince bir öfke düşmüş. O an hiçbir şey söylememiş ama gözleri cami halısına takılı kalmış. Sonra Mehmet ezberlemiş, ardından Hasan… Hepsi gülüyor, rahatça konuşuyormuş. Ahmet ise içinden taşan duygulara engel olamıyormuş.
Teneffüste parkta toplanan arkadaş grubunun yanına gitmemiş. Bir ağacın gölgesine oturmuş, elleriyle toprağı eşelemiş. İçinden, “Ben de yapabilirdim,” diye geçirmiş.
“Ama onlar gibi değilim işte.” Kızgınlığı yalnızca kendine değilmiş; arkadaşlarına da kırgınmış. Yanına gelen Hasan, “İstersen sana yardım ederiz,” deyince başını çevirmiş. “Gerek yok,” demiş kuru bir sesle.

O günden sonra kimseyle konuşmamaya başlamış. Camiye gidiyor ama teneffüslerde uzak duruyormuş. Hoca bir gün, “Ahmet, senin sesini az duyuyorum. Yardıma ihtiyacın olursa söyle,” deyince içinden sadece “Geç kaldım,” demiş.
Bir akşam evde otururken, odası her zamanki gibi dağınık, kitapları yatağının kenarında dağınık şekilde duruyormuş. Dua kitabı açık kalmış ama içinden bir sayfa bile okunmamış. Ahmet cama yaklaşmış, dışarıya bakmış. Mahalle yavaş yavaş sessizleşmiş.
Gökyüzü mora dönmüş. Kalbinin içinde bir yorgunluk dolaşmış. Ve ilk kez, sadece yorgun değil, üzgün hissetmiş kendini.
O gece rüya görmemiş ama sabah yatağından kalkarken başka bir düşünce uyanmış içinde. “Denemek istiyorum,” demiş içinden, sessizce. Kimseye bir şey söylemeden, dua kitabını alıp köşe minderine oturmuş. Gözleri kelimelerin üzerinden geçmiş.
İlk satır biraz zorlamış ama pes etmemiş. Her satırdan sonra durup tekrar etmiş. Sonunda içinden hafif bir mutluluk yükselmiş: “Bir kelime daha aklımda kaldı.”
O gün camiye daha sakin gitmiş. Neşeyle değil ama kararlı adımlarla… Ders bitince Hasan yanına gelmiş. Elinde küçük renkli kartlar varmış.
“Ben böyle ezberliyorum, kolay oluyor. İstersen bir tane sana da vereyim,” demiş. Ahmet biraz düşünmüş. Sonra eliyle kartı almış. “Teşekkür ederim,” demiş yavaşça. İçinde, kabuğundan çıkan bir sıcaklık dolaşmış.
Ertesi günlerde her şey değişmemiş. Hâlâ bazen zorlanmış, bazen karıştırmış. Ama artık bırakmamış. Her hata onu biraz daha yaklaştırmış duanın içine. Kelimeler artık düşman gibi değil, dost gibi görünüyormuş. Arkadaşları da onu yeniden aralarına almış. Konuşmalar yavaşça başlamış. Beraber tekrar ettiklerinde daha kolay ezberliyormuş.
Bir sabah, camide sıra Ahmet’e geldiğinde kalbi hızlı çarpmış. Ama dili şaşmamış. Sübhaneke duasını baştan sona ezberlemiş şekilde okumuş. Hoca gülümsemiş. Arkadaşları başını sallamış.
Dua bitince, Ahmet sadece başını eğmemiş; içinden bir dua daha etmiş. “Allah’ım,” demiş sessizce, “bana sabretmeyi öğrettiğin için teşekkür ederim.”
Çünkü bir dua sadece kelimelerden değil, emekten, sabırdan ve kalpten geçermiş.
Dua Hikayesi burada sona erdi. Dua Hikayesi gibi dinimizin güzelliklerini anlatan Dini Hikayeler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.