Güneşin ilk ışıkları pencerenin perdesinden süzülerek odayı aydınlatırken, Kerem yavaşça gözlerini açtı. Oda hâlâ uykunun sessizliği içindeydi ama dışarıdan gelen sesler, bayram gününün heyecanını hissettiriyordu. Sokakta çocukların neşeli konuşmaları, kuş cıvıltıları ve mutfaktan gelen mis gibi tatlı kokuları Kerem’i iyice uyandırdı.
Yatağında doğrulup esnedi. Kalbinde tatlı bir heyecan vardı. Bugün bayramdı! Yeni kıyafetler giyecek, büyüklerinin ellerini öpecek, şekerler ve harçlıklar toplayacaktı. Ama içindeki heyecan kadar, küçük bir merak da vardı. Çünkü dün, çarşıdan dönerken yaşlı bir amcanın söyledikleri aklından çıkmıyordu.
O gün babasıyla bayram alışverişine gitmişlerdi. Çarşı kalabalıktı, dükkânların camları süslenmiş, her yerde bayram için tatlılar, lokumlar ve rengârenk şekerler dizilmişti. Babası Kerem’e yepyeni bir gömlek ve pantolon almıştı. Kerem kıyafetlerini çok beğenmiş, büyük bir heyecanla eve dönmüştü. Ama yol üzerinde bir köşe başında, eski ama temiz kıyafetler giymiş bir amca oturuyordu.
Amca, yüzünde derin çizgiler taşıyan, gözleri parlak ama bir o kadar da hüzünlü bir adamdı. Kerem’le göz göze gelmiş, ona tatlı bir gülümsemeyle bakmıştı. Sonra, “Bayram, sadece yeni kıyafetler giymek değildir evlat, bayram paylaşmaktır.” demişti.
Kerem o an bu sözleri tam anlayamamıştı ama şimdi düşündükçe içinde garip bir his oluşuyordu. “Bayram paylaşmaksa, ben ne paylaşabilirim?” diye kendi kendine sordu.

Tam o sırada, mutfaktan annesinin sesi duyuldu.
“Kerem, hadi oğlum kalk! Bugün bayram!”
Kerem yatağından hızla fırladı ve banyoya koştu. Yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı ve özenle yeni kıyafetlerini giydi. Aynada kendine bakarken gülümsedi. Bayram sabahları her zaman özel olurdu. Ama bu kez, içindeki o soru onu düşündürmeye devam ediyordu.
Mutfağa girdiğinde, annesi elindeki büyük bir tepsiyle uğraşıyordu. Tatlı kokusu bütün evi sarmıştı. Masanın üzerinde bayram için hazırlanan şekerler, lokumlar ve cevizli baklavalar vardı.
Kerem gözlerini tatlılardan ayırmadan sordu: “Anne, bayramı paylaşmak ne demek?”
Annesi, gözlerini Kerem’e çevirdi ve hafifçe gülümsedi. “Bayram, sadece şeker yemek, yeni kıyafet giymek değil oğlum. Bayram, sevinçleri, mutluluğu ve elimizdekileri başkalarıyla paylaşmaktır. Yalnız olanları ziyaret etmek, ihtiyacı olanlara yardım etmek bayramın en güzel yönlerinden biridir.”
Kerem annesinin sözlerini dikkatle dinledi. İçindeki merak daha da arttı. “O zaman biz de bayramı paylaşabilir miyiz?” diye sordu heyecanla.
Annesi başını salladı. “Elbette, peki düşün bakalım, bayramı kimlerle paylaşabiliriz?”
Kerem hemen düşünmeye başladı. Aklına kapı komşuları Fatma teyze geldi. Eşi yıllar önce vefat etmişti ve bayramları genellikle yalnız geçiriyordu. Sonra dedesiyle babaannesi geldi aklına. Onlar köydeydi ve bu bayramda yanlarına gidememişlerdi. Ve en önemlisi, dün gördüğü yaşlı amca…
Kerem heyecanla yerinden fırladı. “Anne, ben bayramı gerçekten paylaşmak istiyorum! Fatma teyzeye tatlı götürebilir miyiz? Yaşlı amcayı bulabilir miyiz?”
Annesi sevgiyle oğlunun başını okşadı. “Tabii ki Kerem, bayramın en güzel yanı da bu zaten. Hadi bakalım, birlikte hazırlık yapalım.”
Kerem’in içinde tarifi zor bir sevinç vardı. O güne kadar bayramı sadece kendisi için düşünmüştü ama şimdi anlıyordu ki bayram, başkalarını da mutlu etmekti. Heyecanla tatlıları hazırlamaya başladı. Bugün, gerçek bayramı yaşayacaktı!
Kerem, annesiyle birlikte mutfağa geçti. Annesi, cevizli baklava dilimlerini özenle bir tabağa dizdi. Kerem de şekerleri küçük keseye koydu. Bir yandan heyecanlıydı, bir yandan da içi sıcacık bir hisle doluydu. Bayramı paylaşmak ne güzel bir şeydi!
İlk olarak Fatma teyzenin kapısını çalmaya karar verdiler. Kerem, elinde tatlı dolu tabakla kapıya yöneldi. Annesi arkasından gülümsüyordu. Kapıyı tıklattığında içeriden ayak sesleri duyuldu. Kapı açıldığında Fatma teyze, karşısında Kerem’i ve annesini görünce şaşırdı.
“Kerem oğlum, hoş geldiniz! Bayramınız mübarek olsun!” dedi yüzünde sıcacık bir tebessümle.
Kerem gülümseyerek tabağı uzattı. “Fatma teyze, bayramını kutlamaya geldik. Sana annemle birlikte tatlı getirdik!”
Fatma teyzenin gözleri doldu. “Ah yavrum, bayramda hatırlanmak ne güzel şey. Allah sizden razı olsun. Eskiden bayramlarda evim çocuklarla dolup taşardı. Şimdi bu ziyaretiniz bana bayramın o güzel neşesini getirdi.”
Kerem, Fatma teyzenin mutluluğunu görünce içinde tarifi zor bir sevinç hissetti. Bayramın gerçek anlamını kavramaya başlıyordu. Vedalaşıp ayrıldıklarında, içindeki heyecan daha da arttı. Şimdi sırada, dünkü yaşlı amcayı bulmak vardı.
Kerem ve annesi sokakta ilerlerken, Kerem gözlerini köşe başına dikti. Dün gördüğü yaşlı amca hâlâ orada mıydı? Kalbi biraz hızlanmıştı. Eğer amcayı bulamazsa, bayramını paylaşamayacak diye endişeleniyordu. Ama çok geçmeden, amcanın her zamanki yerine oturduğunu gördü.
Kerem hızla yanına gitti. Yaşlı adam, onu görünce yüzünde sıcak bir gülümsemeyle başını kaldırdı.
“Bayramın mübarek olsun evlat!” dedi.
Kerem, elindeki tabağı uzatarak heyecanla konuştu. “Amca, dün bana bayramın paylaşmak olduğunu söyledin ya, işte ben de seninle paylaşmak istedim!”
Yaşlı adam, gözleri dolarak tabağı aldı. “Maşallah, işte gerçek bayram budur oğlum. Bayram, iyiliğin ve sevginin paylaşıldığı zaman daha güzeldir. Sen bunu anladın ve benim bayramımı da güzelleştirdin.”
Kerem, o anda içine dolan sıcaklığı kelimelerle anlatamazdı. Sanki bir iyilik yapmanın, bir insanın yüzünü güldürmenin verdiği huzur, tüm bayram sevincinden daha önemli olmuştu. Annesi de ona sevgiyle baktı ve amcayla bayramlaşarak oradan ayrıldılar.
Dedeye ve Babaannelere Bayram Telefonu
Kerem, eve döner dönmez babasına döndü ve heyecanla konuştu:
“Baba, hadi köydeki dedemleri arayalım. Onların bayramını kutlamalıyız!”
Babası, gülümseyerek telefonu aldı ve hoparlörü açtı. Telefon çaldığında, dedesi hemen açtı.
“Aaa, benim torunum Kerem! Bayramın mübarek olsun oğlum!”
Kerem neşeyle cevap verdi. “Dedecim, babaannem! Sizi çok özledim. Keşke yanınızda olabilseydik ama bayramınızı kutlamak istedim!”
Dedesi, telefondan kahkaha atarak konuştu. “Oğlum, bayramda hatırlanmak, yanında olmasan bile sevdiklerinin seni düşünmesi en güzel hediyedir. Şimdi bayramın bereketi gönlümüze doldu!”
Kerem o an içindeki sıcaklığın bir kat daha arttığını hissetti. Bayramın mutluluk veren bir yanı vardı: Sevdiklerini hatırlamak ve onları mutlu etmek…
O gün Kerem için unutulmaz bir bayram oldu. Sabah uyandığında sadece yeni kıyafetlerini giymeyi ve şeker toplamayı düşünmüştü ama şimdi bayramın asıl anlamını öğrenmişti. Bayram, mutluluğu paylaşmak, yalnızları hatırlamak, büyükleri ziyaret etmek ve sevgiyle dolu olmak demekti.
Gece yatağına uzandığında, içi huzurla doluydu. Gözlerini kapatmadan önce gülümsedi ve kendi kendine fısıldadı:
“Gerçek bayram, insanları mutlu etmektir.”
Ve o gece, mutluluğun verdiği huzurla uykuya daldı.
Dini Bayram Hikayesi burada sona erdi. Dini Bayram Hikayesi gibi Dini Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
