Uzak bir dağın eteğindeki şirin bir köyde, Emir adında akıllı bir çocuk yaşarmış. Emir, köydeki herkes tarafından sevilirmiş, çünkü her sabah evinin penceresinden köyün yaşlılarına selam verir, çocuklarla oynar ve onların dertlerini dinlermiş.
Ancak Emir, içinde büyük bir merak taşıyormuş. İnsanları gözlemler, davranışlarını anlamaya çalışırmış. Bu merakı bazen öyle büyürmüş ki, geceleri yatağında dönüp dururken kendini büyük sorular sorarken bulurmuş.
Bir gün Emir, köy meydanında babasıyla otururken beklenmedik bir soru sormuş:
“Baba, köydeki herkes neden namaz kılmıyor? Biz kılıyoruz ama Ayşe Teyze kılmıyor. Bu yanlış değil mi?”
Babası İbrahim Bey, Emir’in sorusuyla irkilmiş ama ardından sıcak bir gülümseme ile oğluna dönmüş. “Oğlum,” demiş sakin bir sesle, “Allah bize doğruyu gösterir ama hiç kimseyi buna zorlamaz. Ayşe Teyze iyi bir insan değil mi? Herkesin kendi kalbinde bir zamanı vardır. Rabbimiz bize buyurmuş ki: ‘Dinde zorlama yoktur.’ Bu ne demek biliyor musun?”
Emir, şaşkın bir şekilde babasına bakmış. “Hayır, baba. Bu ne anlama geliyor?”
İbrahim Bey, elini Emir’in omzuna koymuş ve bahçedeki ceviz ağacını işaret etmiş. “Bak Emir,” demiş. “Bu ceviz ağacı eskiden küçücük bir fidandı. Ben ona zorla büyümesini söyleyebilir miydim? Hayır, sadece onu suladım, gübreledim, güneş görmesini sağladım. Geri kalan her şeyi Allah yaptı. İnsanların kalpleri de böyle bir fidan gibidir. Kimseyi zorlayamazsın, ama sevgi ve iyilikle kalplerine ışık tutabilirsin.”
Emir, babasının sözlerini bir süre düşündükten sonra başını sallamış. Ancak bu konu onun aklından kolay kolay çıkmamış. Ertesi gün, köyün imamı Mehmet Hoca’yı camide yakalamış. Cami bahçesinde oturan Mehmet Hoca, köyün çocuklarıyla sohbet ediyormuş. Emir, hemen önüne oturmuş ve doğrudan sormuş:
“Hocam, insanlar neden namaz kılmak zorunda değil? Bu yanlış değil mi?”
Mehmet Hoca, Emir’in cesaretine hayran kalmış. Gözlüğünü düzeltip gülümseyerek konuşmaya başlamış:
“Emir, Allah, insanlara iyiliği ve doğruyu öğretir. Ama herkesin kalbine aynı anda ulaşmaz. İnsanların kalbinde, doğru yolu bulmaları için bir yolculuk vardır. Sen hiç zorla yürütülen bir yolcu gördün mü?”
Emir, başını iki yana sallamış. “Hayır,” demiş, “Ama bazen onlara doğru yolu göstermeliyiz, değil mi?”
Hoca, oturduğu yerden kalkıp bahçedeki güllere doğru yürümüş. Emir’i yanına çağırmış ve bir kırmızı gülü işaret etmiş. “Bak, bu gül neden açıyor?” diye sormuş.
Emir bir an düşünmüş. “Çünkü kökleri topraktan su alıyor ve güneş ona enerji veriyor.”
Mehmet Hoca, gülü koparmadan hafifçe okşamış. “Doğru. Ama biz bu güle ‘Hemen aç!’ diye bağırabilir miyiz? Ya da onu zorlayabilir miyiz?”
Emir, gülerek, “Hayır, olmaz,” demiş.
Hoca, sözlerine devam etmiş: “İnsanlar da aynı böyle. Allah, onların kalplerine birer iman tohumu ekmiştir. Ama bu tohumun ne zaman yeşereceğini yalnız Allah bilir. Bizim görevimiz, insanlara sevgiyle yaklaşmak, doğruyu göstermek ve onların kalbine ışık tutmaktır. Zorla olmaz, çünkü iman zorla değil, ancak sevgi ve samimiyetle var olur.”
Emir, bu sözlerden çok etkilenmiş. Hocasına teşekkür ederek oradan ayrılmış. Ama o gün, köyde yaşanan bir olay Emir’in öğrendiklerini daha da pekiştirmiş.
Akşam olmuş, güneşin kızıllığı köyü sararken Emir, annesi Zeynep Hanım ile mutfakta yemek hazırlıyormuş. Kapıdan tok bir sesle üç kez vurulmuş. Zeynep Hanım hemen kapıyı açmış ve köyde sakinliğiyle bilinen Ayşe Teyze’yi içeri buyur etmiş. Ayşe Teyze’nin yüzünde bir tebessüm ama gözlerinde düşünceli bir ifade varmış. Eline küçük bir sepet almış, içinde bahçesinden topladığı taze sebzeler varmış.
Masaya oturmuş, Emir’e dönerek dikkatlice bakmış. “Bugün camide bir çocuk bana namaz kılmadığım için üzgün olup olmadığımı sordu,” demiş yavaşça. “Sanırım o çocuk sensin, değil mi Emir?”
Emir’in yanakları kızarmış, mahcup bir şekilde başını önüne eğmiş. “Evet, ama kötü bir şey söylemek istemedim. Sadece nedenini merak ettim,” diye mırıldanmış.
Ayşe Teyze, şefkatle gülümsemiş ve elini Emir’in omzuna koymuş. “Merak etmen güzel bir şey, Emir. Çünkü merak, öğrenmenin kapısını açar. Ama bazen insanları anlamak için biraz daha sabırlı olmalısın. Sana bir şey anlatayım,” demiş.

Emir’in merakı artmış, başını kaldırıp Ayşe Teyze’ye bakmış. Zeynep Hanım, çay getirirken sessizce onları dinlemeye koyulmuş. Ayşe Teyze derin bir nefes almış ve anlatmaya başlamış:
“Emir, yıllar önce, ben de tıpkı senin gibi meraklı bir çocuktum. Annem ve babam namaz kılar, bana da anlatırlardı. Ama o zamanlar kalbim bu ibadetin güzelliğini anlamaya hazır değildi. Sadece korkuyla yapmam gerektiğini hissederdim.
Zamanla, kendimi bu korkudan kurtarmak ve Allah’ın sevgisini daha iyi anlamak için bir yolculuğa çıktım. İşte o zaman fark ettim ki, Allah bizi korkutarak değil, sevgisiyle kendisine çağırıyor. Çünkü Rabbimiz buyurmuş: ‘Dinde zorlama yoktur.’”
Emir dikkatle dinliyormuş, her kelimeyi anlamaya çalışıyormuş. “Peki şimdi nasıl hissediyorsunuz?” diye sormuş cesurca.
Ayşe Teyze, Emir’in sorusuna derin bir iç çekerek cevap vermiş: “Şimdi kalbimde o kapıyı aralamaya hazırım. Allah’ın rahmetini ve sevgisini daha iyi anlıyorum. Ama bu, benim zamanımla, benim isteğimle oluyor. Kimse beni buna zorlamadı, zorlayamazdı da. Çünkü bir insanın iman etmesi, kalbindeki o tohumu büyütmesi, ancak Allah’ın izniyle ve kişinin kendi iradesiyle olur.”
Sonra gülümseyerek eklemiş: “Sen bugün bana güzel bir hatırlatma yaptın, Emir. İnsanlara iyiliği göstermek için onlara yumuşak bir şekilde yaklaşmalısın. Tıpkı bir çiçeği koparmadan, yalnızca onun güzelliğini seyreder gibi. Unutma, iman kalbin bir davetidir. Ve o davete yalnızca sevgiyle cevap verilir.”
Emir, bu sözleri dikkatle dinlemiş ve artık ne demek istendiğini tam olarak anlamış. O gece yatağına uzandığında, Ayşe Teyze’nin anlattıkları zihninde yankılanıyormuş. İnsanların iman yolculuğuna saygı duyması gerektiğini öğrenmiş ve bunun güzelliklerini anlamış.
Bundan sonra Emir, köydeki insanlara daha sabırlı ve sevgi dolu yaklaşmaya başlamış. O, artık sadece bir çocuk değil, aynı zamanda insanların kalplerine dokunmayı öğrenmiş küçük bir bilgeymiş. Çünkü dinde zorlama yokmuş; iman, ancak sevgi ve anlayışla filizlenen bir çiçek gibiymiş.
Dinde Zorlama Yoktur Hikayesi burada sona erdi. Dinde Zorlama Yoktur Hikayesi gibi Dini Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
