Güneş, yaz tatilinin sıcak bir gününde mahalleye bir başka doğmuştu. Çocukların kahkahaları sokaklarda yankılanıyor, kuş cıvıltıları bu neşeyi tamamlıyordu. Ancak o sabah, mahalledeki huzuru bozan bir şey olmuştu: Küçük bir kedi yavrusunun çaresiz miyavlamaları.
Ege ve en yakın arkadaşı Mert, bisikletlerini tamir ederken bu sesleri duydular. Ses, mahalledeki terk edilmiş eski kamyon kasasından geliyordu. Bu yer, mahalledeki kötü çocukların sürekli vakit geçirdiği bir mekândı. Kamyon kasası, onların saklanıp oyun adı altında türlü zorbalıklar yaptıkları bir yerdi.
Ege’nin yüzü öfkeyle gerildi. “Mert, o sesi duydun mu? Sanırım biri kediye zarar veriyor!” dedi, bisikletini yere bırakıp hızla sese doğru koşarken.
Mert, sakin ama kararlı bir şekilde peşinden geldi. “Bekle, Ege. Düşünmeden hareket edersek işleri daha da kötüleştirebiliriz.”
Kamyon kasasına yaklaştıklarında, dört kötü çocuğun küçük bir kedi yavrusuyla oynadığını gördüler. Ama bu oyun, keyifli bir oyun değildi. Çocuklar kedinin kuyruğuna bir ip bağlamış, üstüne de mavi ve kırmızı boya dökerek kahkahalarla eğleniyorlardı. Kedi yavrusu korkuyla miyavlıyor, kendini kurtarmaya çalışıyordu.
Ege, öfkeyle öne atıldı. “Bu yaptığınız şey doğru değil! Hemen bırakın onu!”
Kötü çocukların lideri Emir, kollarını göğsünde birleştirerek alaycı bir şekilde güldü. “Ne yapacaksın, Ege? Bizi mi durduracaksın?”
Ege’nin yüzü kıpkırmızı olmuştu. Mert, omzuna dokunarak onu durdurdu. “Sakin ol. Doğru yolu bulmaları için onları korkutacak bir ders vermeliyiz. Yoksa böyle davranmaya devam ederler.”
Ege, Mert’e dönerek hayal kırıklığıyla sordu: “Peki, ne yapacağız? Bu kadar zorbalık yapan birine nasıl ders verebiliriz?”
Mert’in gözleri parladı. “Bize lazım olan şey, biraz zeka ve biraz da renkli bir sürpriz. Tuzağı onların en sevdiği yerde, kamyon kasasında kuracağız. Bir daha bu kadar kolay bir şekilde kötü şeyler yapamayacaklar.”
“Ne tuzağı?” diye sordu Ege, kaşlarını kaldırarak.
“Bekle ve gör,” dedi Mert gülümseyerek.
Ege ve Mert, kamyon kasasını kötü çocuklar için bir tuzağa dönüştürmeye karar verdiler. Öncelikle kasanın içine bir kova boya yerleştirdiler. Ancak bu boya, özel bir düzeneğe bağlıydı. Çocuklar saklanmak için kasanın içine girdiklerinde, boyalı bir ip mekanizmayı tetikleyecek ve kova kafalarından aşağı dökülecekti.
Mekanizmayı hazırlarken Ege, ipi bağlamakta zorlanıyordu. “Mert, bu işe yarayacak mı gerçekten?”
Mert, ipi son düğümle sıkıca bağlarken gülümsedi. “Merak etme. Onların başına boya döküldüğünde, bir daha zorbalık yapmayı akıllarından bile geçirmeyecekler.”
Tuzak hazır olduğunda, Ege ve Mert, kötü çocukların dikkatini çekmek için kamyon kasasının önüne birkaç oyuncak araba ve bir paket cips koydular. Bu, onların merakını cezbedecek ve hemen kasaya girmelerini sağlayacaktı.
“O oyuncakları görünce kesin dayanamazlar,” dedi Ege, elini çenesine koyarak.
Mert kıkırdadı. “Elbette. Her zaman her şeyi alıp götürmek isterler. Ama bu sefer durum farklı olacak.”
Planlarını hazırladıktan sonra, Ege ve Mert bir ağacın arkasına saklanarak beklemeye başladılar. Çok geçmeden, dört kötü çocuk kamyon kasasına yaklaştı. Emir, yerdeki oyuncakları görünce gülümsedi. “Hey, çocuklar, bakın! Biri buraya eğlenceli şeyler bırakmış.”
Diğerleri hemen arkasından koştu. “Harika! Belki içeride daha fazlası vardır!”
Hepsi büyük bir hevesle kamyon kasasına girdi. Ve tam o anda…
ŞLAK! Kovadaki boya, şelale gibi üzerlerine aktı. Sarı, yeşil, mavi… Her biri rengârenk olmuştu.

“AAAA! Bu da ne?!” diye bağırdı Emir.
Diğerleri de şaşkınlık içinde kalmıştı. Boya damlaları yüzlerinden süzülürken, dışarı çıkmaya çalışıyorlardı. Ama ayakları kayıyor, sürekli yere düşüyorlardı. Ege ve Mert, saklandıkları yerden kahkahalarla izliyordu.
Ege bağırdı: “Ne oldu? Çok mu eğlendiniz?!”
Kötü çocuklar hızla kamyon kasasından çıkıp uzaklaştılar. O sırada Ege ve Mert, kediyi kurtarmak için harekete geçti. Zavallı yavru hâlâ korkmuş bir şekilde miyavlıyordu. Ege onu kucağına alarak sevgiyle okşadı.
“Tamam, artık güvendesin,” dedi Ege, kediyi sakinleştirmeye çalışarak.
Mert, kediyi iyice temizlemek için evden eski bir havlu getirdi. Ancak kedinin iyileşmesi için veterinere gitmeleri gerektiğini biliyorlardı.
Veteriner, kediyi dikkatlice muayene etti. “Merak etmeyin, bu küçük arkadaşımızın ciddi bir sorunu yok. Biraz korkmuş ama sağlıklı,” dedi. Kedinin tüylerindeki boyayı nazikçe temizlerken, çocuklara döndü. “Onun kahramanları olduğunuzu unutmayın.”
Kedi, karnını doyurduktan sonra mutlu bir şekilde mırlıyordu. Ege, Mert’e dönerek gülümsedi. “Artık bizden biri oldu. Birlikte daha güçlü olacağız.”
O günden sonra, Ege, Mert ve kedi ayrılmaz bir üçlü oldular. Kötü çocuklar ise bir daha kimseye zarar vermeye cesaret edemedi. Mahallede herkes, bu cesur iki çocuğun hikâyesini konuşuyordu.
Zorbalanan Kedi Yavrusu Hikayesi burada sona erdi, Ege ile Mert ise bir şey öğrendi: Doğru olanı yapmak için cesur olmak gerekir. Küçük bir kedi bile, bir mahallenin kahramanlarını ortaya çıkarabilirdi.
Zorbalanan Kedi Yavrusu Hikayesi gibi Hayvan Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.