Güneş, pencerenin aralığından sızarak mutfağın krem rengi fayanslarını aydınlatıyordu. Hafif esen bahar rüzgârı, ince perdeleri usulca sallıyor, mutfağa ferah bir hava katıyordu. Elif ve Kerem, kahvaltılarını yeni bitirmiş, annelerinin bulaşıklarını yıkamasını izliyorlardı.
“Anne, bugün ne yapacağız?” diye sordu Elif, merakla.
Anneleri gülümseyerek onlara döndü. “Bugün biraz işlerim var, sizinle mutfakta ilgilenemem ama isterseniz oyun oynayabilirsiniz.”
Bu sözleri duyan Kerem’in gözleri parladı. Elif’in kulağına eğildi ve fısıldadı:
“Kendi başımıza kek yapabiliriz!”
Elif önce şaşırdı ama sonra heyecanlandı. “Gerçekten mi? Annemiz hep kek yaparken bizi mutfağa sokmazdı. Ama artık yeterince büyüdük, değil mi?”
Kerem başını hızla salladı. “Tabii ki! Sonuçta mutfakta onu kaç kez izledik. Bütün tarifleri ezberledik sayılır.”
Annesi mutfaktan çıkarken onlara dönüp uyardı. “Beni mutfakta büyük bir karmaşa beklemeyecek, değil mi?”
İkizler masumca gülümsedi. “Tabii ki hayır!” dediler aynı anda.
Anneleri çıkınca hemen harekete geçtiler. Elif, büyük tarif defterini almak için mutfağın köşesindeki raflara yöneldi. Kerem ise dolapları karıştırmaya başladı. İkisi de oldukça heyecanlıydı. Kendilerini birer aşçı gibi hissediyorlardı.
Elif, büyük defteri mutfak masasına koydu ve sayfaları hızla çevirdi. Çeşit çeşit tarifler arasından seçim yapmak zordu ama sonunda karar verdiler.
“Çikolatalı kek yapalım,” dedi Elif, işaret parmağını tarife koyarak.
Kerem başını salladı. “Bence de harika bir fikir! Çikolatalı keki herkes sever!”
İkizler, tarifte yazan malzemeleri sırayla mutfak tezgâhına çıkarmaya başladılar: un, yumurta, süt, kakao, şeker, yağ, kabartma tozu… Fakat farkına varmadan büyük bir hata yaptılar. Cam kavanozda duran şekerle tuzu karıştırmışlardı. İki madde de beyazdı ve birbirine çok benziyordu. O yüzden hiç şüphelenmeden şeker yerine tuz koydular.
Kerem, unu büyük bir kaseye döktü, Elif ise yumurtaları kırdı. Yumurtaların sarısı kasenin içinde kaybolurken ikisi de ciddi ve dikkatli görünmeye çalışıyordu. Sanki ünlü bir şef gibi davranıyorlardı.
“Şimdi şekeri ekleyeceğim,” dedi Kerem ve yanlışlıkla tuz dolu kaşığı büyük bir özenle karışıma ekledi. Kaşığı tencereye vurup bıraktı ve memnuniyetle başını salladı.
Elif devam etti: “Süt ve yağı dökelim, sonra kakaoyu ekleyelim.”
Karışımı çırpmaya başladıklarında kıvamı tam annelerinin yaptığı gibi olmuştu. Kıvamı görünce kendilerine olan güvenleri daha da arttı.
“Bunu yapmak sandığımızdan da kolaymış!” dedi Kerem keyifle.
Elif de aynı fikirdeydi. “Evet! Acaba neden annemizin bu kadar uğraştığını sanıyorduk?”
Son olarak kabartma tozunu ekleyip iyice çırptılar. Kek harcı homojen bir kıvama gelince kalıba döktüler. Kalıbı hafifçe sallayıp düzleştirdiler ve önceden ısıttıkları fırına yerleştirdiler.

Fırının içindeki kekin kabarmasını izlerken mutluluktan gözleri parladı. O an, mutfağın içini saran mis gibi kakao kokusu tüm evi doldurmuştu.
Elif derin bir nefes aldı. “Bence mükemmel oldu.”
Kerem de başını salladı. “Annem bile bizim yaptığımız keki gördüğünde şaşıracak!”
İkizler, kekin pişmesini beklerken mutfağı topladılar. Ancak her şeyi temizleyip düzenledikten sonra akıllarına en önemli şeyi tatmak geldi. Kek kalıptan çıktı, üzeri altın sarısı olmuştu ve muhteşem görünüyordu.
“Şimdi en güzel kısım!” dedi Kerem. “Tadına bakıyoruz!”
Ama onları büyük bir sürpriz bekliyordu…
Kerem, büyük bir heyecanla bıçağı eline aldı ve keki dikkatlice dilimlemeye başladı. İç kısmı yumuşacık görünüyordu. Elif hemen bir tabak çıkarıp önlerine koydu. Kekin mis gibi kokusu mutfağa yayılmıştı, tam da annelerinin yaptığı gibi… ya da öyle sanıyorlardı.
Elif çatalını eline aldı, Kerem de onu takip etti. Göz göze geldiler ve aynı anda gülümseyerek başlarını salladılar.
“Hazır mısın?” dedi Elif, çatalını kaldırırken.
“Bir, iki, üç!” diye saydı Kerem ve ikisi de büyük bir lokma aldı.
Ama o da ne?
Daha ilk çiğnemede yüzleri aniden değişti. Gözleri kocaman açıldı, burunları kırıştı, ağızları tuhaf bir hâl aldı. Bekledikleri o tatlı çikolata tadı yerine, ağızlarına yoğun bir tuzlu tat yayıldı!
Kerem anında gözlerini kıstı. “Elif! Kekin tadı… çok garip!” diye mırıldandı, yüzünü ekşiterek.
Elif, ağzındaki lokmayı yutamamıştı bile. Tüm yüzü buruştu ve hızla mutfak lavabosuna koştu. Bir bardak su doldurdu, hızla içti ama o yoğun tuzlu tat hâlâ ağzındaydı.
“Bu… bu nasıl olabilir?” dedi şaşkınlıkla.
Kerem de panikle kekin tarifini tekrar gözden geçirdi. Sayfaları hızla çevirdi, ölçüleri kontrol etti. Keki pişirmeden önce her şeyi doğru yaptıklarına emindi. Ama o an gözü mutfak tezgâhındaki küçük cam kavanoza takıldı.
Elif de aynı anda kavanoza baktı. Gözleri büyüdü, sanki bir şey fark etmiş gibiydi. Tereddütle parmağını kavanozun içine batırdı, azıcık aldı ve tadına baktı.
Anında yüzünü buruşturdu.
“Kerem…” diye kekeledi.
“Ne oldu?” dedi Kerem, gözlerini ona dikerek.
Elif’in yüzüne bir şaşkınlık ifadesi yayıldı. “Bu… bu şeker değil! Biz… kekin içine şeker yerine tuz koymuşuz!”
Bir an derin bir sessizlik oldu. İkisi de birbirine baktı. Sonra Kerem’in gözleri kısıldı, Elif’in ağzı hafifçe kıvrıldı ve aniden büyük bir kahkaha patladı.
“Biz… kekin içine… şeker yerine… tuz koyduk!” diye kahkahalarla tekrarladı Elif.
Kerem de katıla katıla gülmeye başladı. O kadar çok gülüyorlardı ki gözlerinden yaşlar geldi. Arada bir nefes alıp tekrar kahkahaya boğuluyorlardı. Mutfakta yaptıkları en komik hataydı!
Tam o sırada, anneleri mutfağa girdi. Gördüğü manzara karşısında şaşkına döndü: Önlerinde yarısı yenmiş bir kek, bir bardak suyu hızla içmeye çalışan Elif ve gülmekten nefesi kesilmiş Kerem…
“Ne oldu burada?” diye sordu anneleri, gözlerini kısarak.
Elif ve Kerem kahkaha atmaya devam etti. Sonunda Elif, kekin bir dilimini annesine uzattı. “Tatmak ister misin, anne?” dedi zorla gülüşünü bastırarak.
Anneleri merakla kekten küçük bir lokma aldı ve tam ısırdığı anda yüzü anında değişti! Gözleri büyüdü, sonra kaşlarını kaldırarak kekin içine şaşkınlıkla baktı.
“Çocuklar! Bu… bu neden bu kadar tuzlu?”
Kerem karnını tutarak gülmeye devam etti. “Anne, biz yanlışlıkla şeker yerine tuz koymuşuz!”
Anneleri bir an kekin tadına tekrar baktı, sonra gülmeye başladı. Kahkahası mutfağa yayıldı ve kısa sürede üçü birden gülmekten nefes nefese kaldılar.
Sonunda anneleri başlarını okşayarak “Ama bu harika bir deneyim oldu,” dedi. “Mutfakta bazen böyle kazalar olur. Önemli olan hatalarımızdan ders çıkarmak.”
Elif başını salladı. “Bir daha şeker ile tuzu karıştırmamamız gerektiğini öğrendik!”
Kerem de gülümsedi. “Ve kek yaparken dikkatli olmamız gerektiğini de.”
Anneleri gülerek dolaptan yeni malzemeler çıkardı. “Hadi bakalım, şimdi doğru malzemelerle yeniden deneyelim!”
Ve bu kez her malzemeyi tek tek kontrol ederek yaptılar. Kısa süre sonra mutfağı enfes bir çikolatalı kek kokusu sardı. Bu sefer kekleri gerçekten tatlı ve harika olmuştu!
O günden sonra mutfağa girdiklerinde her zaman “Bu şeker mi, tuz mu?” diye iki kez kontrol etmeyi öğrendiler.
Tuzlu mu Tatlı mı Hikayesi de burada sona ermiş. Tuzlu mu Tatlı mı Hikayesi gibi Uzun Hikayeler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.