Sonbaharın son günleriydi. Ağaçların yaprakları sarıdan turuncuya dönerken ormanın içinden yumuşak bir hışırtı yükseliyordu. Hava serin, toprak nemliydi. Ormanın derinliklerinde, yosun kaplı bir kayanın hemen ardında küçük bir tilki yaşıyordu.
Adı Alkızdı. Tüyleri kiremit rengiyle kahverengi arasında gidip gelen yumuşak bir geçişe sahipti. Gözleri koyu kehribar gibi parlıyordu. Henüz bir yaşındaydı ama zekâsı ve duyarlılığıyla büyüklerin dikkatini çoktan çekmişti.
Alkız’ın en yakın arkadaşı ise bir sincaptı. Adı Kımıl olan bu sincap, enerjik ve konuşkan bir hayvandı. İkisi birlikte her gün ormanda gezer, meşe palamudu, böğürtlen ve mantar toplarlardı. Birbirlerine hikâyeler anlatır, hayal kurar, bazen sadece sessizce gökyüzünü izlerlerdi. Fakat bu güzel dostluğun üzerinde bir gölge dolaşıyordu.
Alkız, günlerdir içine kapanmıştı. Artık oyun oynamıyor, Kımıl’ın anlattığı hikâyelere gülmüyordu. Gözleri hep uzaklara dalıyor, tüyleri nemli sabahlarda bile kabarmıyordu.
Kımıl, bir sabah Alkız’a cesaretle sordu:
— “Neden bu kadar üzgünsün Alkız? Yine mi biri sana ‘kurnaz tilki’ dedi?”
Alkız başını eğdi, toprağı patisiyle eşeledi. Sonra gözleri dolu dolu bir şekilde konuştu:
— “Kımıl, ben kötü bir şey yapmadım ki. Sadece tilkiyim diye herkes bana kötü davranıyor. Her hikâyede, her konuşmada tilkiler hep kandıran, aldatıcı, kurnaz olarak anlatılıyor. Oysa biz sadece hayatta kalmaya çalışıyoruz. Kimse bizim de duygularımız olduğunu, incindiğimizi düşünmüyor.”

Kımıl, dostunun bu sözleri karşısında sessiz kaldı. İlk kez bir hayvanın böyle derin bir üzüntü duyduğunu görüyordu. Sonra nazikçe Alkız’ın sırtına patisini koydu:
— “Biliyor musun, belki de artık bu yanlışları anlatmanın zamanı gelmiştir. Belki insanlar ve diğer hayvanlar seni gerçekten tanısalar, fikrini değiştirirler.”
Alkız umutla gözlerini kaldırdı. Belki de Kımıl haklıydı. Ama bunu nasıl yapacaktı?
Ertesi gün ormanda alışılmadık bir hareketlilik vardı. İnsanlar yürüyüşe çıkmış, çocuklar ellerinde sandviçlerle koşuşturuyordu. Bazıları hayvanları izlemek, bazılarıysa sadece sessizlik aramak için gelmişti.
Alkız, bir ağacın arkasından sessizce bir baba ile küçük kızını izliyordu. Kızın elindeki kitap dikkatini çekmişti. Kitabın kapağında büyükçe bir tilki resmi vardı. Kız babasına döndü ve yüksek sesle okudu:
— “Tilki yine herkesi kandırmış. Tavşanın havucunu alıp saklanmış. Sonra da suçunu başkasına atmış…”
Alkız’ın gözleri doldu. Yine bir hikâye, yine aynı son. Küçük kız sayfayı çevirdi ama Alkız daha fazla bakamadı. Ormanın derinliklerine doğru hızla koştu. Bir çalılığın arkasında durduğunda nefes nefeseydi.
O an ormanın içinden boğuk bir ses geldi. Yaşlı bir geyik, ormanın ortasındaki su kenarında sıkışmıştı. Ayağı kayalara takılmış, hareket edemiyordu. Diğer hayvanlar korkudan yaklaşamıyorlardı. Kimisi sadece izliyor, kimisi ise kaçıp gidiyordu.
Alkız, bu fırsatı düşündü. Sessizce yaklaştı, geyiğin etrafındaki çalılıkları temizledi. Sonra dikkatle kayanın altındaki ayağı kurtarmaya çalıştı. Kımıl da gelip yardım etti. Birlikte uzun uğraşlar sonunda geyiği özgür bıraktılar.
Yaşlı geyik nefes nefese konuştu:
— “Beni kurtaran sen misin küçük tilki?”
— “Evet…” dedi Alkız utangaçça.
— “Sana minnettarım. Bütün hayatım boyunca tilkiler hakkında kötü şeyler duydum. Ama bugün fikrim değişti. Teşekkür ederim.”
Alkız başını eğdi. Sonra Kımıl’a baktı. O anda ormanın kenarından küçük kız ve babası geldi. Geyikle göz göze geldiler. Baba fotoğraf makinesini çıkardı, o anı ölümsüzleştirdi.
Kız heyecanla babasına döndü:
— “Baba! Tilki onu kurtardı! Kitapta yazanlar gibi değilmiş!”
Baba gülümsedi:
— “Bazen gerçekler kitaplardan farklıdır. Belki de sen bir gün doğru bir tilki hikâyesi yazarsın.”
Alkız’ın gözleri parladı. İlk kez biri onun ne hissettiğini anlamıştı. Belki de artık yeni hikâyelerin zamanı gelmişti. Gerçekleri anlatan, hayvanları olduğu gibi tanıtan, yargılamadan dinleyen hikâyelerin…
Ve o günden sonra ormanda “kurnaz tilki” yerine “cesur tilki” konuşulmaya başlandı.
Tilki Hikayesi burada sona ermiş. Tilki Hikayesi gibi Hayvan Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.