Bir sabah, güneş ışıkları perde aralığından süzülerek odanın içine dolmuştu. Küçük Yusuf, gözlerini ovuşturarak uyandı. Burnuna gelen mis gibi pide kokusu, Ramazan’ın başladığını hatırlattı ona. Annesi ve babası, gece sahura kalkmış, oruç tutmaya niyet etmişlerdi. Yusuf da bu sene ilk defa oruç tutmak istiyordu ama biraz tereddütlüydü.
Mutfaktan gelen sesleri duyunca hemen yatağından fırladı ve koşa koşa annesinin yanına gitti.
“Anne, ben de oruç tutabilir miyim?” diye sordu heyecanla.
Annesi, Yusuf’un başını okşayarak gülümsedi. “Tabii ki tutabilirsin, ama bütün gün oruç tutmak senin için biraz zor olabilir. İstersen tekne orucu tutabilirsin,” dedi.
“Tekne orucu mu?” Yusuf’un gözleri merakla parladı.
Babası da sohbete katıldı. “Evet, tekne orucu, çocukların alıştırma yapması için güzel bir yöntemdir. Öğlene kadar oruç tutarsın, sonra iftar yaparsın. İstersen akşama kadar devam edebilirsin ama zorlanırsan bırakabilirsin. Önemli olan niyet etmek ve sabretmeyi öğrenmek.”
Yusuf, babasının sözlerini düşünerek başını salladı. Oruç tutmak sabretmek demekti. Aç kalmak değil, kendini kontrol etmeyi öğrenmekti.
O gün kahvaltı yapmadı, su da içmedi. Annesinin öğrettiği gibi niyet etti: “Allah’ım, senin rızan için oruç tutmaya niyet ettim.”
Saat ilerledikçe Yusuf kendini güçlü hissediyordu. Ama öğlene doğru, mutfaktan gelen yemek kokuları midesini guruldatmaya başladı. Oyun oynarken bile aklı hep yemeklerdeydi. Sabretmesi gerekiyordu ama nasıl?
Annesi onun sıkıldığını fark edince yanına oturdu. “Hadi gel, sana Peygamber Efendimiz’in oruç tutmayı nasıl sevdiğini anlatayım,” dedi.
Yusuf merakla annesinin yanına sokuldu. Annesi anlatmaya başladı:
“Peygamber Efendimiz, orucun sadece aç kalmak olmadığını söylerdi. Önemli olan kötü sözlerden, kötü düşüncelerden uzak durmaktı. Oruç, sabretmeyi ve başkalarının halini anlamayı öğretirdi. Aç kalan bir insan, yoksulların neler hissettiğini anlar ve onlara yardım etmeyi öğrenirdi.”
Yusuf derin bir nefes aldı. “Yani sadece aç kalmak değil, güzel şeyler yapmak da önemli, öyle mi?”
“Evet,” dedi annesi. “İşte orucun asıl güzelliği burada.”
Yusuf, kendini daha iyi hissetti. Bu sadece yemek yememekle ilgili değil, iyi bir insan olmaya çalışmakla ilgiliydi.
Ve sonunda öğle vakti geldi. Annesi ona hurma ve süt getirdi.
“İşte tekne orucun bitti! Şimdi küçük bir iftar yapabilirsin,” dedi gülümseyerek.
Yusuf, bir lokma hurmayı ağzına attığında içini büyük bir huzur kapladı. Sabretmişti ve sabrının sonunda güzel bir mutluluk vardı.

Ama içinde bir his vardı… Belki de akşama kadar devam edebilirdi?
Yusuf, tekne orucunu açtıktan sonra suyunu içti ama içinden bir ses “Denemeye devam et” diyordu. Annesine dönüp, “Anne, acaba ben akşama kadar devam edebilir miyim?” diye sordu.
Annesi gülümsedi. “Tabii ki deneyebilirsin. Ama eğer çok zorlanırsan bırakabilirsin, tamam mı?”
Yusuf başını salladı. İçinde bir heyecan vardı. Kendini denemek istiyordu.
Öğleden sonra oruçlu olduğu halde oyun oynamaya devam etti. Önce biraz zor oldu, ama sonra fark etti ki yemek düşünmezse açlık da o kadar zor gelmiyordu.
Akşam yaklaştıkça iftar heyecanı da arttı. Bütün aile sofraya oturduğunda Yusuf büyük bir gurur duyuyordu. “Bugün tekne orucundan sonra tam oruç tuttum!” diye gülümsedi.
Babası, onun başını okşayarak, “Sabretmek, güçlü olmak demektir. Bugün bunu başardın Yusuf. Ama en önemlisi, niyetin güzel ve kalbin temizdi,” dedi.
Annesi de ekledi: “Ve orucun sadece aç kalmak olmadığını öğrendin. Sabrettin, güzel düşündün ve iyi şeyler yaptın. İşte oruç böyle bir şey.”
İftar vakti ezan okunduğunda, Yusuf gözlerini kapattı ve içinden bir dua etti. Bu Ramazan, onun hayatında bir dönüm noktası olmuştu.
İlk oruç deneyimi, ona sabrı, şükrü ve paylaşmayı öğretmişti. O gece yatağına uzandığında gözleri mutlulukla parlıyordu.
“Yarın yine oruç tutacağım,” diye fısıldadı kendi kendine.
Ve Ramazan’ın bereketi, küçük bir çocuğun kalbinde böyle filizlenmişti…
Tekne Orucu Hikayesi burada sona erdi. Tekne Orucu Hikayesi gibi Dini Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.