Tan, sabah gözlerini açtığında odası bile serindi. Yorganının altından çıkmak istemedi ama merakı onu dürttü. Camdan dışarı bakınca gördüğü manzara nefes kesiciydi. Her yer karla kaplanmıştı. Ağaçların dalları ince bir beyaz örtüyle sarılmış, çatıların üzerinde kalın bir kar tabakası oluşmuştu. Bahçedeki bank bile görünmez olmuş, sadece üstünde biriken karın oluşturduğu yuvarlak bir çıkıntı kalmıştı.
Tan cama yaklaştıkça nefesi yüzeyde incecik bir buğu tabakası oluşturdu. Eliyle camı sildi, böylece dışarıyı daha net görebildi. Ama manzara ne kadar güzel olsa da, içinde bir huzursuzluk vardı. Gözlerini yol kenarına çevirdi. Orada her zaman gördüğü, bazen beslediği minik yavru kedi aklına geldi. Bu kadar soğukta ne yapıyordu acaba? Karın altında sığınacak bir yer bulabilmiş miydi?
Üzerine hızla kat kat kıyafetler giydi. İçine yünlü kazağını, üzerine kalın montunu, boynuna atkısını doladı. Annesinin mutfakta hazırladığı sıcak çayı hızlıca içti, eline birkaç dilim peynir ve küçük bir kutu süt aldı. Sonra hızla kapıyı açıp dışarı adım attı.
Dışarıda hava keskin ve kuru bir soğuktu. Tan derin bir nefes aldı, burnuna soğuk hava doldu ve hafifçe yanma hissi oluştu. Kar ayaklarının altında hafifçe ezildi. İlerledikçe karın üzerinde minik hayvan izleri gördü. Belli ki bazı kuşlar ve kediler gece boyunca burada dolaşmıştı.
Sokakta ilerlerken kediyi her zaman gördüğü noktaya göz gezdirdi. Ama ortalık bomboştu. Ne yavru kedi vardı ne de başka bir hayvan. İçini bir endişe kapladı. Acaba bu kadar soğukta donmuş muydu? Yoksa bir yerlere sığınmış mıydı?
Hızlıca birkaç adım attı ve yolun karşısına geçti. Kar taneleri usulca süzülerek düşmeye devam ediyordu. Çöp bidonlarının olduğu köşeye yaklaştı. Çevrede biraz daha dikkatlice baktığında, bir çöp bidonunun arkasında küçük bir kıpırtı fark etti. Kalbi hızla çarpmaya başladı.
Yaklaştıkça, yavru kediyi gördü. Minik bedeni karla kaplanmıştı. Kürkü ıslanmış, titriyordu. Yanında ise daha büyük, muhtemelen annesi olan bir kedi vardı. Anne kedi, yavrusunu korumak ister gibi gövdesini ona siper etmişti. Ama ikisi de soğuktan oldukça bitkin görünüyordu.
Tan hemen çömeldi. Hareketlerini yavaşlatmaya çalıştı ki onları korkutmasın. “Hey, küçük dostum,” diye yumuşak bir sesle mırıldandı. Ama anne kedi tedirgindi. Gözleri Tan’a odaklanmış, kulakları dikilmişti. Kaçmaya hazır gibiydi.
Tan, cebinden getirdiği peyniri çıkardı ve elini uzattı. Yavaşça yere koydu. Koku alan yavru kedi, başını hafifçe kaldırdı ama hemen hareket etmedi. Önce annesi kokuyu aldı, sonra yavru kedi de ona uydu. Ancak hala dikkatliydiler.
Tan hareket etmeden bekledi. Hayvanların güvenini kazanmak için sabır gerektiğini biliyordu. Birkaç dakika boyunca sadece orada sessizce durdu. Sonunda, anne kedi yavaşça ilerleyerek peynirin kokusunu biraz daha yakından aldı. Aç olduğu belliydi. Korkusunu biraz bastırarak bir parça yemeye başladı. Yavru da onu taklit etti ve minik dişleriyle peynirden ufak lokmalar aldı.

Tan için bu, önemli bir işaretti. Artık ona güvenmeye başlıyorlardı. Ama burada daha fazla kalamazlardı. Gece daha da soğuyacaktı ve sokakta bu havada hayatta kalmaları çok zordu.
Yavaşça elini uzattı, yavruyu nazikçe avuçlarının arasına aldı. Kedinin küçücük bedeni buz gibiydi. Hafifçe titredi ama kaçmaya çalışmadı. Anne kedi tedirginleşti, hemen ayağa kalkarak miyavladı. Tan, “Merak etme, ona zarar vermeyeceğim,” diye fısıldadı.
Anne kedi önce tereddüt etti. Ama sonra yavrusunun yanında olmak için Tan’ın peşine takıldı.
Tan, dikkatlice adımlarını atarak eve doğru yürümeye başladı. Kar, ayakkabılarının altında hafifçe çıtırdarken, yavru kedi ellerinde sıcaklığı hissetmiş gibi kıvrıldı. Anne kedi, her adımında onun peşindeydi.
Tan, bir canlıyı kurtarmanın, sadece fiziksel bir yardım olmadığını, aynı zamanda ona güven vermek olduğunu o an anlamıştı.
Bölüm 2: Sıcaklık ve Sevgi
Tan, dikkatlice yavru kediyi ellerinde tutarak eve doğru ilerledi. Soğuktan titreyen minik bedeni hissedebiliyordu. Anne kedi, hemen arkasından sessizce yürüyordu. Kar taneleri hala süzülerek düşüyor, sokak sessizliğe bürünmüş gibi görünüyordu. Yalnızca Tan’ın ayaklarının altında ezilen karın çıkardığı hafif hışırtılar duyuluyordu.
Eve vardığında kapıyı nazikçe açtı ve içeri girdi. Sıcak hava yüzüne vurduğunda, içerideki rahatlığı bir kez daha hissetti. Yavru kedi, bu ani sıcaklığa alışamamış gibi hafifçe kıpırdandı. Annesi, Tan’ın elindeki yavruyu bırakmaktan hâlâ çekinir gibi kapının önünde durdu.
Tan hemen annesini çağırdı. Annesi, oğlunun kollarındaki küçük kediyi görünce hemen durumu anladı. Gözlerinde yumuşak bir ifadeyle ona baktı.
“Bu soğukta dışarıda kalamazlar, değil mi anne?” diye sordu Tan, endişeyle.
Annesi, yavaşça başını salladı. “Hayır, ama onları hemen içeri alıp ısıtamayız. Önce sakinleşmeleri ve güven hissetmeleri gerek. Biraz bekleyelim.”
Tan başını salladı. Annesi, verandaya eski bir karton kutu getirdi. İçine yumuşacık, temiz bir havlu serdi. Tan da kollarındaki yavru kediyi dikkatlice kutunun içine bıraktı. Anne kedi, hemen kutuya yaklaştı, yavrusunun yanına sokuldu. Onları izleyen Tan, yüreğinde bir rahatlama hissetti.
Birkaç dakika içinde annesi, mutfaktan geri döndü. Elinde, hafifçe ısıtılmış bir kap süt vardı. Tan, sütü kutunun yanına koydu. Önce anne kedi kokladı, sonra minik yavru, biraz korkarak da olsa başını uzattı. Burnunu süte batırınca hafifçe titredi ama ardından içmeye başladı. Tan, bunun iyi bir işaret olduğunu anladı.
Kediler yavaş yavaş rahatlıyordu. Anne kedi, yavrusunu yalamaya başladı, minik diliyle onu temizliyordu. Tan, onların bu anını sessizce izledi. Küçük bir iyilik bile, bir canlının hayatını ne kadar değiştirebiliyordu…
Annesi bir sandalyeye oturdu, Tan da yanına geçti.
“Tan,” dedi annesi yumuşak bir sesle, “onları içeri alabiliriz ama unutma, bu kediler doğada yaşamaya alışık. Onları burada tutamayız ama dışarıda hayatta kalmalarına yardımcı olabiliriz.”
Tan düşünceli bir şekilde başını salladı. “Yani bahçede mi kalacaklar?”
“Bahçemizde onlara güvenli bir barınak yapabiliriz. Bu şekilde sıcak ve güvende olurlar ama yine de özgürlüklerini kaybetmezler,” dedi annesi.
Tan bu fikri sevdi. O gün, annesiyle birlikte verandanın köşesine küçük bir barınak hazırladılar. Eski bir tahta sandığın içine yumuşak battaniyeler yerleştirdiler. Önüne bir kap su ve düzenli olarak koyacakları yemekleri koymak için bir alan hazırladılar.
Birkaç gün içinde kediler Tan’a daha da alıştı. Yavru kedi artık onu gördüğünde kaçmıyor, hatta bazen minik patileriyle Tan’ın eline dokunuyordu. Annesi de artık ona güveniyordu. Tan, her sabah onları kontrol etmeyi, yemek ve su bırakmayı ihmal etmedi.
Günler geçtikçe Tan, bir canlının hayatını kurtarmanın sadece ona sıcak bir yer vermek olmadığını fark etti. Asıl önemli olan, ona güven vermek ve onu korumaktı.
Ve o gün, küçük bir iyiliğin dünyayı nasıl değiştirebileceğini bir kez daha anlamış oldu.
Tan’ın Küçük Dostları Hikayesi burada sona ermiş. Tan’ın Küçük Dostları Hikayesi gibi Hayvan Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.