Bir zamanlar, yemyeşil ormanlarla çevrili, tepelerin eteğine kurulmuş küçük bir köy varmış. Bu köyde, tek başına yaşayan, yaşlı ama yüreği genç bir adam otururmuş. Herkes ona Ali Dede dermiş. Ali Dede’nin evi, köyün en ucundaymış. Evinden biraz aşağıda ise serin serin akan berrak bir dere varmış.
Ali Dede her sabah gün doğmadan uyanır, omzuna uzun bir sopa geçirir, iki ucuna da asılı testilerini alır ve dereye yürürmüş. Gidiş geliş bir saat sürse de, her gün hiç aksatmadan aynı yolu yürür, bahçesindeki çiçekleri sulamak için su taşırmış.
Bu testilerden biri yeniymiş. Üzeri pürüzsüz, içi sağlam, suyu tam tutarmış. Diğeri ise yıllar önce yapılmış, kenarından çatlamış, rengi solmuş bir testiydi. Su doldurulunca, damla damla akıtırmış. Bahçeye varana kadar, içindeki suyun neredeyse yarısı yola dökülürmüş.
Bu çatlak testi, her gün bu duruma üzülürmüş. Sağlam testiye özenir, onun gibi dolu kalmak istermiş. Ama ne kadar isterse istesin, çatlağından akan suyu durduramazmış. Günler geçtikçe daha çok düşünür olmuş:
“Ali Dede neden beni hala kullanıyor ki? Beni atsa yeridir…”
Bir sabah, dere kenarında su doldururken çatlak testi dayanamamış ve Ali Dede’ye kısık bir sesle şöyle demiş:
— “Ali Dede… Ben çok utanıyorum. Her gün senin emeğini boşa çıkarıyorum. Sağlam testi tüm suyunu taşırken, ben yarısını yolda kaybediyorum. Bu yüzden çok üzgünüm. İstersen beni at, yerine yenisini al.”
Ali Dede hiç acele etmeden testilere su doldurmaya devam etmiş. Gözlerini dereye çevirmiş, suyun sakin akışını izlemiş. Sonra başını yavaşça çevirip gülümseyerek şöyle demiş:
— “Ah benim güzel testim… Ben senin çatlağını fark etmemiş olamam. Ama bilmediğin bir şey var. Yürürken hiç dikkat ettin mi? Senin tarafındaki patika nasıl görünüyor?”
Testi şaşkınlıkla cevaplamış:
— “Bilmem ki… Ben hep yere bakarım. Utancımdan sağa sola bakmaya cesaret edemem.”

Ali Dede başını sallamış ve şöyle demiş:
— “O zaman bu sefer birlikte dönerken o tarafa bak. Sonra konuşalım.”
İkisi birlikte döne döne uzayan yokuşu tırmanırken, çatlak testi başını ilk kez sağa çevirmiş. Yolun kenarlarında minicik çiçekler açmış. Sarı, pembe, mor renkte çiçekler, yeşil yaprakların arasından gülümsüyormuş. Aralarından kelebekler geçiyor, bir iki arı vızıldayarak dolaşıyormuş.
Renkler o kadar güzeldi ki, testi gözlerine inanamamış.
Ali Dede yavaşça konuşmaya başlamış:
— “Ben senin çatlağını bildiğim için, aylar önce bu patikanın kenarına çiçek tohumları serptim. Her sabah senin çatlağından damlayan sular, o tohumları suladı. Sen farkında olmadan bu çiçekleri büyüttün.”
Testinin içi bir anda sıcacık olmuş. O güne dek kendini hep yetersiz, eksik hissetmişken şimdi yaptığı şeyin farkına varmış. Yani… bir işe yaramıştı! Hem de hiç kimsenin başaramayacağı bir şey yapmıştı.
Ama yine de kafasını kurcalayan bir soru varmış:
— “Peki ya diğer taraf? Sağlam testinin olduğu yer? Orada neden çiçek yok?”
Ali Dede hafifçe gülümsemiş:
— “Çünkü o suyu tamamen bahçeye taşıyor. Elbette o da değerli. Ama o yolda tek bir damla bile düşmediği için, oraya tohum serpemedim. Bazen bir çatlak, yol üstündeki en güzel bahçeye dönüşebilir.”
O günden sonra çatlak testi hiç eskisi gibi düşünmemiş. Kendini eksik değil, özel hissetmeye başlamış. Her gün sabahın serinliğinde damla damla akan suyunu sevinçle bırakmış toprağa. Çünkü artık biliyormuş: O damlalar umut taşıyormuş.
Köy çocukları çiçekli patikada oynar, kelebeklerin peşinden koşar, anneler çiçek toplayıp vazolara koyar olmuş. Herkes o patikanın güzelliğine hayranmış ama bu güzelliğin arkasındaki kahramanı kimse bilmiyormuş.
Bir gün köyden küçük bir kız, annesine sormuş:
— “Anne, neden bu çiçekler sadece bu yolda açıyor?”
Annesi gülümseyip yanıtlamış:
— “Çünkü burada bir zamanlar çatlak bir testi varmış. O çatlağını saklamamış. Her gün içindekini toprağa bırakmış. Ve sonunda burası bir çiçek yoluna dönüşmüş.”
Yıllar geçmiş. Ali Dede yaşlanmış, artık yürümekte zorlanır olmuş. Ama çiçekli yol hep aynı kalmış. Çatlak testi artık eski bir hatıra gibi duruyormuş ama köydeki herkes o patikaya “Çiçekli Yol” dermiş. Ve her yeni gelen çocuk, bu yolun hikayesini duymuş.
Testinin çatlağı, yıllar önce içini acıtsa da, sonunda köyün en güzel manzarasına sebep olmuş.
Bir sabah, güneş dağın arkasından doğarken, serin bir meltem esmiş. Çiçekli patikanın üzerindeki çiçekler rüzgârla salınmış. Aralarından bir kelebek yükselmiş, çiçeklerin arasından geçip gökyüzüne doğru süzülmüş.
Ve testi, bir zamanlar damla damla yitirdiği suyla açan çiçeklere bakmış, kendi kendine şöyle demiş:
— “Eksik sanmıştım kendimi… Oysa çiçeklere yol olmuşum.”
Kırık Testi Hikayesi burada bitmiş ama her çatlağın ardında bir çiçek yolu açılmaya devam etmiş.
Kırık Testi Hikayesi gibi Eğitici Hikayeler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.