Elif, sabah gözlerini açtığında odanın içi her zamankinden farklıydı. Perdelerin arasından süzülen ışık, duvarlara yumuşak bir parlaklık katıyordu. Hâlâ uykulu gözlerle yatakta doğruldu ve dışarıdan gelen sessizliği fark etti. Normalde sabahları kuş cıvıltıları ve sokaktan geçen arabaların sesleri duyulurdu. Ama bugün dışarısı büyülü bir sessizliğe bürünmüştü.
Yavaşça battaniyesini üzerinden atıp pencereye doğru yürüdü. Ellerini camın soğuk yüzeyine koydu ve dışarı baktığında nefesi kesildi. Her yer bembeyazdı! Çatılardan bahçelere, ağaç dallarından sokaklara kadar her şey, sanki dev bir pamuk yorganla örtülmüş gibiydi.
Kar, gece boyunca o kadar çok yağmıştı ki kaldırım taşları ve yol çizgileri bile görünmez olmuştu. Komşuların bahçelerindeki çiçekler kardan gözükmez hale gelmiş, evlerin çatıları kalın bir beyaz örtüyle kaplanmıştı. Sokak lambalarının altındaki kar taneleri hâlâ nazikçe süzülerek düşüyordu.
Elif heyecanla odadan fırladı. Koridorda hızla koşarak mutfağa yöneldi. Annesi kahvaltı sofrasını hazırlıyordu. Masada sıcak ekmek kokusu vardı, babası ise her zamanki gibi gazetesine göz atıyordu.
“Elif, ne bu telaş? Daha pijamalarını bile çıkarmamışsın,” dedi annesi, kaşlarını kaldırarak.
“Anne! Baba! Dışarıya baktınız mı? Kar yağmış! Ama çok fazla!” dedi Elif, neredeyse zıplayarak.
Babası sakince başını kaldırıp ona gülümsedi. “Baktım kızım, güzel görünüyor değil mi?”
“Sadece güzel değil baba, muhteşem! Okul tatil olmuş olabilir mi?” diye heyecanla sordu Elif.
Annesi hafifçe gülümsedi. “Bunu anlamanın en iyi yolu televizyona bakmak,” diyerek kumandayı eline aldı ve haber kanalını açtı.
Ekranda kar görüntüleri vardı. Spiker, ülkenin pek çok yerinde yoğun kar yağışı nedeniyle okulların tatil edildiğini anlatıyordu. Elif’in kalbi hızla çarpmaya başladı. Spiker nihayet İstanbul’daki durumu açıklamaya geldiğinde nefesini tuttu.
“İstanbul’da yoğun kar yağışı nedeniyle ilkokul, ortaokul ve liselerde eğitime bir gün ara verildi.”
Elif yerinde zıpladı. “Yaşasın! Kar tatili olmuş!”
Tam o sırada küçük kardeşi Can, uykulu gözlerle mutfağa girdi. Pijamaları hâlâ üzerindeydi ve saçları dağınıktı.
“Ne oldu?” diye mırıldandı.
Elif hızla yanına koşup ona sarıldı. “Can, okul tatil oldu! Kar tatili var!”
Can’ın yüzü bir anda aydınlandı. “Gerçekten mi? O zaman dışarı çıkabilir miyiz?”
Babası kahvesini yudumladıktan sonra gülümsedi. “Tabii ki çıkabilirsiniz ama önce sıkı giyinmelisiniz. Kar çok soğuk olur.”
Elif ve Can hızla kahvaltılarını bitirip odalarına koştular. Elif kırmızı montunu giyerken, Can mavi beresini taktı. Kalın atkılarını sarıp ellerine eldivenlerini geçirdiler. Anneleri kapının önünde onları kontrol etti.
“Elleriniz üşüyünce hemen eve dönün,” diye uyardı. “Geldiğinizde sıcak süt yaparım.”
Elif ve Can başlarını sallayarak dış kapıyı açtılar ve bir anda yüzlerine soğuk hava çarptı. Ama bu soğuk bile heyecanlarını durduramadı. Bahçeye ilk adımlarını attıklarında ayakları yumuşacık kara gömüldü.
Can hemen eğilip bir avuç kar aldı. “Ne kadar yumuşak! Sanki pamuk gibi.”
Elif de bir avuç kar alıp ellerinde ezdi. “Ama soğuk! Ellerim buz gibi oldu.”
Bir an duraksadı, sonra gülümseyerek Can’a doğru baktı. Can, ablasının niyetini anlamıştı.
“Elif, sakın—”

Ama iş işten geçmişti. Elif, elindeki kar topunu Can’ın sırtına doğru attı. Küçük çocuk kahkahalar atarak yere düştü.
“Oyun başlasın!” diye bağırdı Can ve o da hızla bir kar topu yaparak ablasına doğru fırlattı.
O andan itibaren kahkahalarla dolu bir savaş başladı. Elif ve Can, bahçede birbirlerine kar topları atarak koşuşturuyorlardı. Can bazen eğilip karlara saklanıyor, sonra aniden ablasına saldırıyordu. Elif de onu yakalamaya çalışıyor, ama Can çok hızlıydı.
Birkaç dakika içinde nefes nefese kaldılar. Can montunun kollarına bulaşan karları silkeledi. “Kardan adam yapalım mı?”
Elif başını salladı. “Ama önce biraz mahallede dolaşalım, belki bizim gibi dışarı çıkanlar olmuştur.”
İkisi de kapıdan çıkıp sokağa yöneldiler. Sokak neredeyse tanınmaz hale gelmişti. Arabaların üzeri kalın karla kaplanmıştı. Binaların çatıları sarkıtlarla süslenmiş, ağaç dalları incecik buz tabakalarıyla parlamaya başlamıştı.
Tam o sırada komşularının oğlu Kerem’in de dışarıda olduğunu fark ettiler. Onunla beraber Zeynep ve Efe de karın keyfini çıkarıyordu.
“Hey! Siz de mi kardan adam yapacaksınız?” diye seslendi Kerem.
Elif ve Can hızla arkadaşlarına doğru koştu. “Evet! En büyük kardan adamı biz yapacağız!” diye bağırdı Elif.
Ve işte o an, kar tatilinin gerçek eğlencesi başlamış oldu.
Elif ve Can, Kerem, Zeynep ve Efe ile buluşunca hemen büyük bir kardan adam yapmaya karar verdiler. Herkes heyecanla işe koyuldu. Kar o kadar yumuşaktı ki avuçlarıyla sıkıştırdıklarında hemen birbirine yapışıyordu. İlk olarak büyük bir kar topu yapmaya başladılar. Elif ve Zeynep, kocaman bir küre oluşturmak için elleriyle karı iyice sıkıştırdı.
“Bu çok büyük oldu! Ama biraz daha büyütelim,” dedi Zeynep, topu yuvarlarken.
Kerem ve Efe de yere çömelip büyük bir kar topu daha yuvarlamaya başladılar. Küçük kar parçaları topun üzerine yapışıyor, giderek büyüyordu. Can, arada bir yere düşüyor, ama hemen kalkıp çalışmaya devam ediyordu.
“Şimdi bunları üst üste koymalıyız,” dedi Elif, hafifçe yorulmuş bir şekilde.
Kerem hemen kollarını sıvadı. “Tamam! Küçük olanı kaldırıp üstüne yerleştirelim.”
Hep birlikte kar topunu yukarı kaldırıp birinci katın üzerine yerleştirdiler. Tam oturtmak için biraz bastırdılar. Şimdi sıra kardan adama yüz yapmaya gelmişti.
“Gözleri için ne kullanacağız?” diye sordu Can.
“Bekleyin! Biraz taş toplayalım,” dedi Efe.
Çocuklar, evlerin bahçelerinde karın arasına gömülmüş minik taşları bulup topladılar. Kerem iki tane taşı göz olarak yerleştirdi. Sonra Efe eski bir havuç getirip burnunu taktı.
“Gülümseyen bir ağız da yapmalıyız!” dedi Zeynep.
Can, elinde küçük taşlarla geldi. “Bunları dizebiliriz!”
Herkes eğilip Can’ın yerleştirdiği taşlara baktı. Taşlar kardan adamın ağzını oluşturacak şekilde kıvrımlı bir şekilde dizilmişti. Gerçekten de sanki kardan adam gülümsüyordu!
Şimdi sıra kıyafetlerindeydi. Kerem, babasının eski atkısını getirdi ve kardan adamın boynuna sardı. Zeynep de evlerinden eski bir bere alıp başına yerleştirdi. Son olarak Can, annesinin artık kullanmadığı birkaç düğmeyi cebinden çıkarıp gövdesine dizdi.
“İşte oldu!” diye bağırdı Elif gururla.
Kocaman bir kardan adam bahçede duruyordu. Üzerine hafifçe kar taneleri düşüyor, rüzgârla birlikte kıpırdamadan duruyordu.
“Bence ona bir isim verelim,” dedi Kerem.
“Hımm… Kardan Dede olabilir mi?” diye sordu Efe.
“Hayır, daha komik bir şey olsun,” dedi Can. “Mesela Karlı!”
“Ya da Karbonat!” diye atıldı Zeynep.
Elif gülerek başını iki yana salladı. “Bence ‘Karpatik’ olsun! Hem karlı hem de sevimli.”
Herkes bu isme güldü ve Karpatik’in etrafında bir çember oluşturup fotoğraf çekildi. O sırada pencerelerden bakan komşular da çocukların neşeli anlarına gülümsedi.
Tam o sırada, Can ellerini ovuşturarak, “Biraz ısınmamız gerekmiyor mu? Ellerim buz gibi oldu,” dedi.
Elif, kardeşinin hafifçe kızarmış yanaklarına baktı. Gerçekten de çok soğuktu. Hava kararmaya başlamış, sokak lambaları yanmaya başlamıştı. Kar taneleri havada süzülmeye devam ediyordu.
“Bence eve dönelim,” dedi Elif. “Annem sıcak süt yapacağını söylemişti.”
Herkes başını salladı ve yavaş yavaş evlerine yöneldiler. Elif ve Can, kardan adamlarına son kez bakarak eve girdiler. Montlarını çıkarttıklarında içeriye dolan sıcak hava onları sarıp sarmaladı.
Anneleri mutfakta onları bekliyordu.
“Hadi bakalım, herkes yerine geçsin,” dedi gülümseyerek.
Elif ve Can, mutfaktaki sandalyelere oturdular. Anneleri onlara sıcak süt ve birer dilim kek getirdi. Ellerini süt bardaklarının etrafında ısıtırken dışarıya baktılar.
Bahçedeki kardan adam, sokak lambasının turuncu ışığı altında pırıl pırıl parlıyordu. Rüzgâr yavaşça esiyor, ağaç dallarındaki karları savuruyordu.
“Keşke her gün kar tatili olsa,” dedi Can iç geçirerek.
Babaları gazetesini katlayarak gülümsedi. “Eğer her gün kar tatili olsaydı, bu kadar özel olur muydu?”
Elif bir an düşündü. Kar tatili, beklenmedik gelen bir sürpriz olduğu için güzeldi. Bekleyip sabırsızlanmak, sonra sabah uyanıp her yerin bembeyaz olduğunu görmek, onu bu kadar eğlenceli kılıyordu.
Dışarıda kar yağmaya devam ediyordu. Belki de yarın yine tatil olurdu. Ama olmasa bile, bugünün anıları onlarla kalacaktı. Çünkü her kar tatili, kendi içinde bir maceraydı ve her biri birbirinden özeldi.
Kar Tatili Hikayesi burada sona erdi. Kar Tatili Hikayesi gibi Dostluk Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.