Soğuk bir kış sabahıydı. Güneş, bulutların arasından hafifçe süzülerek bembeyaz örtüye nazik ışıklarını bırakıyordu. Hava serindi ama dünden beri yağan kar kasabanın her köşesini yumuşacık bir battaniye gibi örtmüştü. Çatılarda biriken karlar, ağaçların ince dallarına konmuş tüy gibi hafif duruyordu.
10 yaşındaki Derin, odasının penceresinden dışarıyı izliyordu. Kar, usulca gökyüzünden süzülerek düşüyordu. Kar tanelerinin nasıl dans ederek yere indiğini hayranlıkla izledi. O an aklına bir soru geldi: Acaba gerçekten her kar tanesi birbirinden farklı mıydı?
Bunu kitaplarda okumuştu, ama hiçbir zaman kendi gözleriyle görmemişti. Eğer bu doğruysa, bu inanılmaz bir şeydi! Aynı gökyüzünden düşen milyonlarca kar tanesi nasıl olur da birbirinden farklı olabilirdi? Bu sorunun cevabını bulmak için hemen harekete geçmeliydi.
Hızla dolabına yöneldi ve kalın montunu üzerine geçirdi. Eldivenlerini, atkısını ve beresini taktıktan sonra mutfağa koştu. Orada annesinin cam tabaklarından birini aldı. Camın soğuk havada buz gibi olacağını biliyordu. Eğer tabağı dışarıda yeterince bekletirse, üzerine düşen kar taneleri hemen erimezdi ve onları yakından inceleyebilirdi.
Bahçeye çıktığında soğuk hava yüzüne çarptı ama bu onu hiç rahatsız etmedi. Heyecanı her şeyin önündeydi. Bahçedeki ahşap masanın üzerine cam tabağı dikkatlice yerleştirdi. Ardından, üzerine kar tanelerinin düşmesini beklemeye başladı.
Derin başını gökyüzüne kaldırdı. Kar taneleri, büyük bir sabırla süzülerek yere düşüyordu. Bazen rüzgârın hafifçe yönlendirdiği taneler dans eder gibi dönerek hareket ediyordu. Kimi hızlı, kimi yavaş süzülüyordu. Onları izlerken Derin’in içini tarifsiz bir merak kapladı. Bu küçük doğa harikalarının sırrını çözmek için sabırsızlanıyordu.
Birkaç dakika sonra tabağın üzerinde biriken kar tanelerine büyüteçle bakmaya başladı. Gördüğü manzara karşısında hayranlıkla nefesini tuttu. Kar taneleri gerçekten de altı köşeli, simetrik ve birbirinden farklıydı!
Kimisi minik bir yıldız gibi ışıldıyordu, kimisi de bir çiçek gibi ince detaylarla süslenmişti. Bazılarının köşeleri daha belirgin, bazılarının ise daha yumuşaktı. Ama hepsi sanki görünmez bir el tarafından büyük bir özenle tasarlanmış gibiydi.
Gözlerini büyüteçten ayırmadan kendi kendine mırıldandı:
“Bu inanılmaz bir şey! Bu kadar küçük olmalarına rağmen, her biri mükemmel bir şekle sahip. Ama neden hepsi altı köşeli? Ve gerçekten birbirine benzeyen iki tane var mı?”
Bu sorular Derin’in aklını kurcalamaya başlamıştı. Kitaplarda ve belgesellerde kar taneleri hakkında pek çok şey anlatılıyordu, ama Derin kendi keşfini yapmak istiyordu. Bu yüzden içeri koşup bilgisayarının başına geçti.
İnternette kar tanelerinin oluşumu hakkında birkaç bilimsel makale buldu. Okudukça şaşkınlığı daha da arttı. Kar taneleri, havadaki su buharının soğuk hava ile karşılaşması sonucunda donarak kristalleşmesiyle oluşuyordu. Ve sıcaklık, nem, rüzgâr gibi faktörler onların şekillerini belirliyordu. Ama her bir kar tanesi altıgen yapıdaydı çünkü su molekülleri doğada en dengeli halini bu şekilde alıyordu.
Derin, yeni öğrendiği bilgileri sindirmeye çalıştı. Su buharı gökyüzünde bir damla halinde donarken, kristal yapılar altıgen şeklinde oluşuyordu. Ama bu süreç o kadar karmaşıktı ki, her tanecik farklı bir şekil alıyordu.
Derin’in aklına bir soru daha takıldı. Gerçekten birbirinin tamamen aynı olan iki kar tanesi bulunmuş muydu?
Bilim insanları bugüne kadar milyonlarca kar tanesini incelemişti ama hiçbiri tamamen aynı olan iki taneyi bulamamıştı. Bu, Derin için inanılmaz bir keşifti.
O an, yere düşen her bir kar tanesinin kendi hikâyesi olduğunu fark etti. Gökyüzünde başlayan yolculukları, hangi rüzgârla karşılaştıkları, hangi sıcaklıkta dondukları… Tüm bunlar, onların şekillerini belirleyen şeylerdi.
Derin bir süre düşündü. Eğer kar taneleri bile bu kadar özel ve benzersizse, insanlar da öyle olmalıydı. Herkes aynı dünyada yaşıyor, aynı havayı soluyordu ama her insan farklı bir hikâye taşıyordu.
Bu keşif, Derin’in içindeki merakı daha da ateşledi. Kar tanelerinin sırrını tam anlamıyla öğrenmek için daha fazla deneme yapmalıydı. Belki de bu konuda öğretmenine danışabilirdi. Yarın okulda Aslı Hoca’ya bu keşfini anlatacaktı. Kim bilir, belki onun da söyleyecek ilginç şeyleri vardı…
O akşam yatağına uzandığında bile aklından kar taneleri çıkmadı. Gözlerini kapattığında, gökyüzünden süzülen beyaz kristallerin benzersiz şekillerini hayal etti.
Ve o an kararını verdi: Bundan sonra yağan her kar, onun için bir keşif olacak!
Derin, kar tanelerinin benzersizliğiyle ilgili yaptığı keşiften sonra daha fazla şey öğrenmek istiyordu. Bir gecede koca bir dünyanın kapıları açılmıştı sanki. Kar taneleri hakkında bildikleri, aslında ne kadar az şey bildiğini göstermişti. Şimdi sorularına cevap bulmak için en iyi yerin okulu olduğunu düşündü. Ertesi gün sabah erkenden kalktı, montunu giydi ve sırt çantasını alarak okula doğru yola çıktı.
Okulun bahçesi de karla kaplıydı. Bazı çocuklar bahçede kartopu oynuyor, bazıları ise yerdeki karları avuçlarına alarak eğleniyordu. Ama Derin’in aklı başka bir yerdeydi. O, bir an önce fen bilgisi öğretmeni Aslı Hoca ile konuşmak istiyordu. Zil çaldığında sınıfa girdi ve sırasına oturdu.
Ders arası geldiğinde öğretmeninin yanına giderek heyecanla anlatmaya başladı:
“Aslı Hoca! Dün bir keşif yaptım! Kar tanelerini büyüteçle inceledim ve hepsi gerçekten de altı köşeli! Ama daha da ilginci, hiçbiri birbirine benzemiyor. Bu gerçekten doğru mu? Bugüne kadar tamamen aynı olan iki kar tanesi bulunmuş mu?”

Aslı Hoca, Derin’in heyecanını gördüğünde gülümsedi. Onun araştırmacı ruhunu sevmişti. “Harika bir gözlem yapmışsın, Derin. Bilim insanları bugüne kadar milyonlarca kar tanesini inceledi, ama hiçbiri tamamen aynı olan iki taneye rastlamadı. Çünkü her kar tanesi gökyüzünden yere düşene kadar farklı bir yolculuk yapar.”
Derin kaşlarını çattı. “Ama neden? Aynı maddeden oluşuyorlarsa, nasıl olur da hepsi farklı olabilir?”
Öğretmeni masasından bir bardak su ve bir avuç kum aldı. Sınıftaki diğer öğrenciler de merakla onlara bakıyordu. “Şimdi sana bunu daha iyi anlatacağım,” dedi.
Önce suyu göstererek konuşmaya devam etti: “Eğer bu suyu dondurursak, katı hale gelir ve her yerde aynı şekilde buz olur. Ama kar taneleri doğrudan su damlası olarak donmaz. Su buharı gökyüzünde minik parçacıklar etrafında kristalleşerek donar. Ve bu süreçte, hava sıcaklığı, rüzgârın hızı ve nem oranı sürekli değiştiği için her bir tanecik farklı şekil alır.”
Sonra avucundaki kumu sıraların üzerine serpiştirdi. “Şimdi buraya bak. Kum taneleri birbirine benziyor ama dikkatlice incelersen her birinin farklı olduğunu görürsün. Kar taneleri de böyledir. Küçük gibi görünen farklar, onların tamamen benzersiz olmasını sağlar.”
Derin büyük bir hayranlıkla öğretmenini dinliyordu. Gözleri parlıyordu. “Yani aslında her bir kar tanesi doğanın çizdiği bir sanat eseri gibi, öyle mi?”
Aslı Hoca başını salladı. “Evet, tam olarak öyle. Ve düşün, bu sadece kar tanelerine özgü değil. Doğadaki hiçbir şey birebir aynı değildir. Her ağaç yaprağı, her deniz kabuğu, her parmak izi… Hepsi birbirinden farklıdır. Çünkü doğa, çeşitliliği sever.”
Derin bir an durup düşündü. “Peki ya insanlar?” diye sordu. “Biz de kar taneleri gibi miyiz?”
Öğretmeni gülümseyerek başını salladı. “Kesinlikle. Hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz ama hiç kimse tamamen bir başkasına benzemez. Çünkü her insanın kendi hikâyesi, yaşadığı deneyimler ve öğrendikleri farklıdır. İşte bu yüzden, tıpkı kar taneleri gibi her birimiz eşsiziz.”
Bu cevap Derin’i derin bir düşünceye sürükledi. O ana kadar sadece eğlenceli bir doğa olayı olarak gördüğü kar, şimdi ona hayat hakkında büyük bir ders vermişti.
Ders bittikten sonra Derin sınıftan çıktı. Bahçeye adım attığında kar hâlâ yağıyordu. Bir an durdu, avucunu açtı ve havaya kaldırdı. Birkaç saniye sonra, minik bir kar tanesi avucuna düştü. Gözlerini kısarak ona dikkatlice baktı.
Bu küçük taneciğin, gökyüzünde uzun bir yolculuk yaptığını düşündü. Kim bilir hangi bulutların içinden geçmiş, hangi rüzgârlarla savrulmuştu? Belki de yolculuğu sırasında defalarca yön değiştirmiş, sonunda tam da onun avucuna düşmüştü.
Ama bir şeyi biliyordu: Bu kar tanesi, bir daha asla tamamen aynı şekilde oluşmayacaktı.
Derin başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Artık yağan her kar, onun için yeni bir keşifti. Çünkü biliyordu ki, kar taneleri ona sadece doğanın güzelliğini değil, hayattaki benzersizliğin değerini de anlatıyordu.
Ve o an, hayatın içindeki bu benzersizliği keşfetmeye her zaman devam edeceğine karar verdi.
Kar Tanelerinin Şekilleri Hikayesi burada sona ermiş. Kar Tanelerinin Şekilleri Hikayesi gibi Eğitici Hikayeler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.