İlkbaharın taze rüzgârı, çiçek kokularını savurarak kasabanın dar sokaklarını dolaşıyordu. Gökyüzü pırıl pırıldı, kuşlar ağaç dallarında neşeyle ötüyordu. Okul bahçesindeki büyük çınar ağacının gölgesi, oyun oynayan çocuklara serinlik sağlıyordu. İşte tam burada, Merve ve Asya’nın yolları kesişmişti.
Merve, bu küçük kasabaya yeni taşınmıştı. Eski mahallesinden, arkadaşlarından ayrılmak ona çok zor gelmişti. Okula gitmek istemiyor, yeni insanlarla tanışmaktan çekiniyordu.
Annesinin “Güzel kızım, arkadaş edinmekten korkma. Belki de seni hayatın boyunca mutlu edecek dostluklar kuracaksın,” sözleri aklında dönüp duruyordu. Ama nasıl? İnsanlarla nasıl konuşacaktı? Ya kimse onu sevmezse?
İlk gün okula giderken içi sıkışmıştı. Kalabalığın arasında bir yabancı gibi hissetmiş, sınıfına girdiğinde en arka sıraya oturmuştu. Öğretmen onu tanıttığında, öğrencilerin meraklı bakışları üzerine çevrilmişti. Merve mahcup bir şekilde başını öne eğmiş, yanına kimse oturmasın diye defterini iyice kenara çekmişti. Ama o gün, her şeyin değişeceğini bilmiyordu.
Asya ise tam tersi bir çocuktu. Gözleri ışıl ışıl, her zaman neşeliydi. İnsanlarla kolayca iletişim kurar, okulda herkesle iyi geçinirdi. Ama onun da içinde gizli bir yarası vardı:
En yakın arkadaşı geçen yıl başka bir şehre taşınmıştı. O zamandan beri bir eksiklik hissediyordu. Belki de bu yüzden, sınıfta en arka sırada yalnız oturan Merve’yi fark ettiğinde hemen yanına gitmek istemişti.
Derste öğretmen yeni bir proje verdiğinde, Asya fırsatı kaçırmadı ve “Merve’yle eş olmak istiyorum!” diye atıldı. Merve başta şaşırdı. Bu kız neden onunla olmak istiyordu?
Biraz tereddütle kabul etti. Birlikte çalışmaları gerektiği için mecburen konuşmaya başladılar. İlk başlarda kelimeler kısa ve mesafeliydi ama zamanla sohbetleri uzadı. Asya’nın sıcak tavrı, Merve’nin içini ısıtmıştı.
Teneffüs zilinin çalmasıyla birlikte Asya, “Hadi, bahçeye çıkalım. Çınar ağacının altında oturalım,” dedi. Merve istemsizce başını salladı ve birlikte okul bahçesine yöneldiler. Çınarın altına oturduklarında Asya, yanındaki sandviçi ikiye böldü ve bir parçasını Merve’ye uzattı.
Merve önce almak istemedi ama Asya ısrar edince gülümseyerek kabul etti. Bu küçük hareket, Merve’ye ilk defa bir yere ait olduğunu hissettirdi. Dostluk böyle bir şey miydi? İçini bir huzur kapladı.
Günler geçtikçe Merve ve Asya ayrılmaz bir ikili hâline geldiler. Birlikte ders çalışıyor, okul çıkışı parkta oyun oynuyor, bazen de Merve’nin evinde oturup kitap okuyorlardı. Farklı karakterlere sahip olmalarına rağmen birbirlerini tamamlıyorlardı. Asya, Merve’ye cesur olmayı öğretirken, Merve de Asya’ya daha dikkatli ve sabırlı olmayı öğretiyordu.

Ancak dostluk, sadece güzel anlardan ibaret değildi. Bazen zor zamanlarda da birbirine destek olmayı gerektirirdi. Bu gerçeği, Merve’nin en büyük korkularından biriyle yüzleştiği gün öğrendiler: Matematik sınavı…
Merve, matematik konusunda hiç iyi değildi. Rakamlar gözünde dans ediyor, problemler bir bilmece gibi karmaşık geliyordu. Öğretmen, hafta sonunda önemli bir sınav yapacağını duyurduğunda Merve’nin yüzü solmuştu. Asya, hemen fark etti.
“Ders çıkışı kütüphaneye gidelim mi? Beraber çalışırız,” dedi neşeyle.
Merve başını iki yana salladı. “Benim için boşuna uğraşma Asya. Hiçbir şey anlamıyorum. Zaten başarısız olacağım.”
Asya gözlerini kıstı. “Ben de eskiden resim yapamazdım. Ama seninle çizim yapmaya başlayınca çok geliştim. Sen de çalışarak matematiği öğrenebilirsin.”
O akşam Merve, Asya’nın ısrarıyla kütüphaneye gitti. Saatlerce soruları çözdüler, formülleri tekrar ettiler. Asya, Merve’nin anlamadığı yerleri sabırla açıkladı. Çalıştıkça Merve’nin içindeki korku azaldı. İlk defa, başarabileceğini hissetti.
Sınav günü geldiğinde Merve hala biraz gergindi ama Asya’nın ona göz kırpmasıyla içi rahatladı. Kalemini eline aldığında, kütüphanede çözdükleri sorular gözünün önüne geldi. Derin bir nefes aldı ve odaklandı. Sınavı bitirdiğinde rahat bir nefes verdi.
Sonuçlar açıklandığında Merve gözlerine inanamadı. İlk kez matematikten yüksek bir not almıştı! Sevinçle Asya’ya sarıldı.
“Sen olmasaydın bunu başaramazdım,” dedi heyecanla.
Asya ise gülümseyerek, “Ben sadece yanında oldum. Sen zaten başarabilecek güce sahiptin,” diye karşılık verdi.
O gün Merve, dostluğun ne olduğunu gerçekten anladı. Sadece iyi günlerde değil, zor anlarda da yanında olan birine dost denirdi. Ve Asya, onun gerçek dostuydu.
Günler geçtikçe, dostlukları daha da güçlendi. Artık Merve kendini yalnız hissetmiyordu. Çünkü yanında, ne olursa olsun onu destekleyen bir dostu vardı.
Bazen hayat, hiç beklemediğimiz anlarda, hiç ummadığımız insanlarla en güzel dostlukları kurdururdu. Tıpkı Merve ve Asya gibi…
Gerçek Dostluk Hikayesi burada sona erdi. Gerçek Dostluk Hikayesi gibi Dostluk Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.