Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın nasıl geçtiğini hiç fark etmeden büyüyen çocukların yaşadığı bir kasaba varmış. Bu kasabada, her sabah güneşin doğuşuyla uyanan, geceleri ay ışığında hayallere dalan meraklı bir çocuk yaşarmış. Adı Efe’ymiş.
Efe, 10 yaşında, her şeyi sorgulayan, gökyüzüne bakıp hayaller kuran bir çocukmuş. Özellikle saatler ve zaman kavramı onu büyülüyormuş. “Acaba saatler hiç hata yapar mı?” diye düşünür dururmuş.
Bir sabah, annesi sofraya kahvaltıyı koyarken Efe saate bakmış. Duvar saatinde akrep ve yelkovan tam yediyi gösteriyormuş. Fakat o sırada mutfaktaki fırının saati 06:59’daymış. Televizyondaki saat ise 07:01! Efe’nin kafası karışmış.
— “Anne, neden tüm saatler farklı zaman gösteriyor?” diye sormuş.
Annesi gülümseyerek, “Çünkü her saatin hassasiyeti farklı olabilir. Piller zayıfladığında veya ayarlama hatası yapıldığında saatler kayabilir,” demiş.
Bu cevap Efe’yi tatmin etmemiş. Saatlerin neden farklı gösterdiğini anlamaya çalışırken aklına en sevdiği kişi gelmiş: Dedesi! Dedesi, eski bir öğretmendi ve her zaman onun sorularına sabırla cevap verirdi.
O gün okuldan döner dönmez soluğu dedesinin yanında almış.
— “Dede, saatler neden tam olarak aynı zamanı göstermez?” diye sormuş merakla.
Dede gözlüklerini düzelterek gülümsemiş.
— “Gel bakalım, sana çok ilginç bir şey göstereyim,” demiş.
Efe, dedesinin kitaplarla dolu küçük çalışma odasına girdiğinde, masanın üstünde büyük bir dünya haritası ve eski bir duvar saati durduğunu görmüş.
— “Dünya, kendi etrafında tam olarak 24 saatte dönmez,” demiş dedesi.
Efe’nin gözleri büyümüş.
— “Ama öğretmenimiz 24 saat dedi!”
Dede, haritada dünyanın döndüğünü hayal ederek eliyle bir daire çizmiş.
— “Evet, ama bu bir yuvarlama işlemidir. Gerçekte dünya, kendi etrafında tam bir turu yaklaşık 23 saat 56 dakika 4 saniyede tamamlar. Yani, bir gün aslında tam 24 saat değildir!”
Efe’nin kafası karışmıştı.
— “Ama dede, o zaman neden saatler tam 24 saate göre ayarlanmış?”
Dede gözlerini kısarak derin bir nefes almış.
— “Çünkü insanlar zamanın düzenli olmasını ister. Eğer her gün 4 dakika eksik olsaydı, yıllar geçtikçe günler kayardı. Bunun yerine, biz zamanı güneşin hareketlerine göre düzenliyoruz. Bir tür dengeleme yaparak 24 saat diyoruz.”
Efe düşüncelere dalmış. Eğer gerçekten günler 24 saat değilse, bu fark nasıl gideriliyordu?
— “O zaman dedeciğim, eğer her gün 4 dakika fark olursa, zamanla gece ile gündüzün yer değiştirmesi gerekmez mi?”
Dede, gülümseyerek başını sallamış.
— “Harika bir soru! Evet, eğer bunu düzeltmeseydik, birkaç yüz yıl sonra öğle vakti geceye denk gelirdi. Ancak biz bunu düzeltmek için artık yılları kullanıyoruz. Dört yılda bir, Şubat ayına fazladan bir gün ekleyerek bu küçük farkları dengeliyoruz.”
Efe bir an için başını kaşıdı.
— “Yani aslında zaman tam olarak 24 saat değil ama biz onu öyle kabul ediyoruz, öyle mi?”
Dede gülümseyerek elini omzuna koymuş.
— “Aynen öyle. Zaman bizim anladığımız kadar basit değil. Onu ölçmek, hesaplamak ve düzenlemek için bilim insanları yıllarca çalışmışlar.”
Efe bir süre düşündü. Sonra birden heyecanla atıldı.
— “Peki ama dede, bu küçük farklar bizim hayatımızı nasıl etkiliyor?”
Dede sandalyesine yaslanarak anlatmaya devam etti.
— “Çok büyük farklar yaratmaz ama mesela, uzaya giden astronotlar bu tür zaman kaymalarını hesaplamak zorundadır. Çünkü uzayda zaman biraz farklı işler. Ayrıca GPS uyduları, dünyanın dönüş hızını göz önünde bulundurmak zorundadır, yoksa haritalar yanlış gösterir!”
Efe, GPS’in nasıl çalıştığını düşünerek hayranlıkla başını salladı.
O akşam yatağına uzandığında, tavana bakarak düşünmeye devam etti. Demek ki zaman, saatlerin gösterdiği kadar basit değildi. Günler tam olarak 24 saat sürmüyordu ve biz bunu fark etmeden yıllardır yaşamaya devam ediyorduk.

Birkaç gün sonra öğretmeni derste zamanı anlatırken, Efe heyecanla parmak kaldırdı.
— “Öğretmenim, dünya kendi etrafında tam olarak 24 saatte dönmezmiş! Aslında 23 saat 56 dakika 4 saniye sürermiş ama biz zamanı düzenlemek için 24 saat kabul edermişiz!”
Öğretmeni Efe’ye şaşkınlıkla baktı ve gülümsedi.
— “Harika bir bilgi, Efe! Demek ki araştırmayı ve merak etmeyi seviyorsun. İşte gerçek bilim insanları böyle doğar!”
O günden sonra Efe, saatlere eskisinden farklı bir gözle bakmaya başlamış. Artık her saniyenin, her dakikanın ardında büyük bir hesaplama ve bilim olduğunu biliyormuş.
Ve en önemlisi, merak ederek öğrendiği bilgilerin hayatı nasıl değiştirdiğini fark etmiş. Çünkü merak, gerçek bilginin ilk adımıymış.
Bir Gün Kaç Saat Hikayesi burada sona ermiş. Bir Gün Kaç Saat Hikayesi gibi Eğitici Hikayeler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.