Begüm o sabah gözlerini açar açmaz heyecanla yerinde duramıyordu. Günlerdir beklediği o büyük an sonunda gelmişti! Annesi ve babası sabah hastaneye gitmiş, babaannesi Begüm’ü evde bırakıp onlara katılmıştı. Bugün, Begüm’ün kardeşi doğmuştu! Küçük bir bebek… Kendi kardeşi…
Sabahın erken saatlerinden beri içinde tuhaf bir kıpırtı vardı. Bir yandan sevinç, bir yandan merak… Kardeşi nasıl bir şeydi acaba? Konuşabiliyor muydu? Gülüyor muydu? Oyun oynayabiliyor muydu? Yoksa sürekli uyuyor muydu?
Babaannesiyle birlikte öğleden sonra hastaneye gitmek için hazırlanırken içini büyük bir heyecan kapladı. Yeni kıyafetlerini giydi, saçlarını özenle taradı. Kardeşini karşılamak için en güzel haliyle gitmek istedi. Ona ilk kez sarılacak, belki de elini tutacaktı.
Babaannesiyle birlikte hastaneye vardıklarında annesinin odasını buldu. Babası kapıda onları karşıladı ve Begüm’ün elinden tutarak odanın içine yönlendirdi. Begüm’ün kalbi hızla atıyordu. Sonunda, o an gelmişti!
Annesi yatağında yatıyordu, kucağında da küçücük bir şey vardı. Minicik bir battaniyeye sarılmış, kırmızı yüzlü, ufacık bir bebek…
“Begüm, bak, bu senin kardeşin,” dedi annesi nazikçe.
Begüm yatağa yaklaşarak dikkatlice baktı. Kardeşi gözlerini bile açmıyordu. Hareket etmiyor, sadece hafifçe nefes alıyordu. Küçücük parmakları vardı, neredeyse bir oyuncağın eline benziyordu.
“Kardeşim… çok küçük,” dedi Begüm şaşkınlıkla.
Herkes gülümseyerek başını salladı. Evet, kardeşi gerçekten de çok küçüktü. Begüm ona dokunmaya bile çekindi.
Babası ona, “Adı Defne,” dedi.
“Defne,” diye mırıldandı Begüm. İsmi çok güzeldi ama kardeşi pek hareket etmiyordu. Oyuncak bebekler gibi bile değildi.
Hastanede kısa bir süre kaldıktan sonra Begüm ve ailesi eve döndü. Defne’yi annesi büyük bir özenle beşiğine yerleştirdi. Begüm de hemen yanına oturdu ve merakla kardeşini izlemeye başladı.
Ama bir süre sonra bir şey fark etti. Defne hiç konuşmuyordu. Hiç gülmüyordu. Hatta hiç oyun bile oynamıyordu.
Begüm, annesine dönüp sordu: “Anne, Defne benimle ne zaman oyun oynayacak?”
Annesi gülümseyerek, “Birkaç yıl sonra, Begümcüğüm. Şimdilik sadece uyuyacak, beslenecek ve büyüyecek,” dedi.
Begüm’ün içi hayal kırıklığıyla doldu. Oysa o, kardeşiyle hemen oyun oynayacağını düşünmüştü. Ama Defne sadece uyuyordu!
Hemen babasına döndü ve “Ama ben onunla oyun oynayacağımızı sanıyordum!” diye söylendi.
Babası, Begüm’ün omzuna sevgiyle dokundu. “Defne büyüyene kadar sabretmelisin, tatlım,” dedi.

Begüm dudağını büktü. Oyun oynayamayan bir kardeş, ne işe yarardı ki?
Günler geçtikçe Begüm, kendini her geçen gün biraz daha yalnız hissetmeye başladı. Anne ve babası artık sürekli Defne ile ilgileniyordu. Annesi hep onun bezini değiştiriyor, karnını doyuruyor, onu uyutuyordu. Babası bile işten geldiğinde önce Defne’yi seviyordu.
Begüm, annesiyle vakit geçirmek istediğinde annesi hep meşguldü. Babasına bir şey sorduğunda bile Defne ağlıyorsa hemen ona koşuyordu.
Bir gün akşam yemeğinde Begüm artık dayanamayıp sordu:
“Neden kimse benimle ilgilenmiyor? Herkes sadece Defne’yi seviyor!”
Annesi gözleriyle babasına baktı. Babası gülümsedi ve Begüm’ün yanına oturdu.
“Begümcüğüm, biz seni de çok seviyoruz. Ama Defne çok küçük. O hiçbir şeyi tek başına yapamıyor. Yemek yiyemez, altını değiştiremez, uykuya bile kendi kendine dalamaz. O yüzden ona daha çok yardım etmemiz gerekiyor,” dedi.
Begüm, babasının sözlerini düşündü. Defne hiçbir şeyi kendi başına yapamıyorsa… O zaman gerçekten de hep yardıma ihtiyacı vardı.
Bir gece, Defne beşiğinde ağlamaya başladı. Annesi hemen yanına gitti, babası da mutfağa su almaya koştu. Begüm de sessizce kapının önünden olan biteni izledi. Annesi Defne’yi kucağına aldı, yavaşça sallamaya başladı.
O sırada Defne biraz sakinleşti ve gözlerini açtı. Gözlerini doğrudan Begüm’e dikti.
Begüm bir an için şaşırdı. İlk defa kardeşinin gözleriyle karşılaşıyordu. Küçücük gözler, onu tanıyormuş gibi ışıldıyordu.
O anda, içinde bir şeyler değişti. Defne’nin sadece bir bebek olmadığını, onun küçük, savunmasız bir kardeş olduğunu fark etti. Belki de ona yardımcı olabilirdi…
Ertesi gün Begüm, annesine “Ben de Defne’ye yardım edebilir miyim?” diye sordu.
Annesi şaşırdı ama sevinçle başını salladı. “Tabii ki, Begümcüğüm!” dedi.
O günden sonra Begüm, Defne’nin altını değiştirmese de annesine ıslak mendil getirdi, Defne’nin battaniyesini düzeltti ve ona şarkılar söyledi.
Bir akşam babası gülümseyerek ona sarıldı. “Sen harika bir abla oldun,” dedi.
Begüm gülümsedi. Artık Defne ile hemen oyun oynayamayacağını biliyordu, ama onun yanında olmak, ona yardım etmek de güzeldi.
Ve en önemlisi… O artık bir ablaydı.
Ben Artık Ablayım Hikayesi burada sona erdi. Ben Artık Ablayım Hikayesi gibi Dostluk Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.