Kerem, sekiz yaşında, meraklı mı meraklı bir çocuktu. Evleri İstanbul’un sessiz bir semtinde, üç katlı bir apartmanın en üst katındaydı. Akşamları, herkes televizyon başına geçip günün yorgunluğunu atmaya çalışırken, Kerem camın kenarına oturur, gökyüzüne bakardı. Diğer çocuklar uzaylılardan, roketlerden bahsederken Kerem’in ilgisini çeken bambaşka bir şey vardı: astronotlar.
Odası kitaplarla doluydu. Duvarında Ay’a ayak basan ilk insanın posteri asılıydı. Poster, gri tozlu zeminin üzerinde küçük bir adım atmış, bembeyaz kıyafetli bir adamı gösteriyordu. Kerem her gece yatağına uzandığında, o adamın yerine kendini koyar, “Bir gün ben de gideceğim oraya,” diye iç geçirirdi.
Bir gün okulda öğretmenleri, “Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz?” diye sorduğunda Kerem elini hızla kaldırdı.
— Astronot olmak istiyorum öğretmenim, dedi, gözleri parlayarak.
Sınıftaki bazı çocuklar kıkırdadı. Biri, “Uzaya gitmek zor Kerem, hem Türkiye’den astronot bile çıkmamış,” dedi. Kerem aldırmadı. Hayalleriyle dalga geçilmesine alışkındı ama onları bırakmak niyetinde değildi.
Akşam olduğunda annesi, mutfakta çorba karıştırırken Kerem sessizce yanına yaklaştı.
— Anne… Astronot olmak zor mu?
Esra Hanım başını eğip oğlunun gözlerine baktı. Hafif gülümsedi.
— Zor ama imkânsız değil. Çok çalışman gerekir. Hem derslerinde iyi olmalı, hem de sağlıklı bir vücuda sahip olmalısın. Spor yapmalı, kitap okumalı ve sabırlı olmalısın. Bir de…
— Bir de ne?
— Geceleri uyumalısın.
Kerem biraz bozuldu. Gece gökyüzüne bakmadan uyumak fikri hoşuna gitmemişti. Ama annesinin devam eden sözleri ilgisini çekti.
— Çünkü iyi bir astronot, bedenini ve beynini dinlendirmeyi öğrenmeli. Uzayda gündüz gece kavramı yok. Orada saati sen belirliyorsun. Eğer burada düzgün bir düzenin yoksa, orada çok zorlanırsın.
Kerem o gece yatağa uzandığında kafasında binbir düşünce dönüyordu. Astronot olmak için gerçekten çok şey gerekiyordu. Ama en önemlisi, hayal kurmakla bitmiyordu iş; çalışmak, sabretmek ve kendine inanmak gerekiyordu.
O günden sonra Kerem’in bir defteri oldu. Üzerine büyük harflerle “UZAYA YOLCULUK DEFTERİ” yazdı. Her sayfasına farklı bir bilgi yazıyordu. Bir gün yerçekimini, bir gün Ay’ın yüzeyini, başka bir gün uzay istasyonlarının nasıl çalıştığını… Her bilgi, onu biraz daha yaklaştırıyordu hayaline.

Okuldaki fen öğretmeni, Kerem’in ilgisini fark etmişti. Bir gün onu kenara çekip,
— Kerem, sen bu işi ciddiye alıyorsun. Sana bir önerim var. Hafta sonları TÜBİTAK Bilim Merkezi’nde uzay gözlemleri yapılıyor. Ailen izin verirse seni götürebilirim, dedi.
Kerem’in gözleri ışıldadı. O gece annesiyle babasının karşısına dikildi. Heyecanla anlattı planını. Babası Ufuk Bey biraz düşündü, sonra başını salladı.
— Bilimle ilgileniyorsan her zaman destekleriz seni oğlum. Yeter ki hevesin geçmesin.
Kerem’in hevesi geçmedi. Aksine her geçen gün daha da arttı.
TÜBİTAK Bilim Merkezi’ne ilk gidişi Kerem için unutulmaz olmuştu. Gözlemevinin kubbesi yukarı doğru açıldığında teleskopun başına geçerken kalbi yerinden çıkacak gibi atmıştı. Gökyüzü o gün bulutsuzdu. Ay net bir şekilde görünüyordu. Kerem, teleskoptan ilk kez Ay’ın yüzeyindeki kraterleri canlı canlı görmüştü.
— Gerçekten o posterdeki gibi… diye mırıldandı kendi kendine.
Orada görevli olan bir astronom, çocuklara uzaydaki yaşam koşullarından bahsetti. Anlattıkları, hayal gibi görünse de gerçekte ne kadar zor olduğunu da gözler önüne serdi.
— Uzayda suyu yüzünüze dökemezsiniz. Yerçekimi olmadığı için su damlaları havada asılı kalır. Uyurken kendinizi bağlamanız gerekir, yoksa havada süzülerek uyanırsınız.
Kerem bu bilgileri defterine yazdı. Sonra eve geldiğinde annesine dönüp,
— Anne, astronotlar uykuda bile dikkatli olmalıymış. Ben de artık uyku saatlerime dikkat edeceğim, dedi.
Zaman geçtikçe Kerem’in not defteri kalınlaştı. Sınıfta projeler hazırlıyor, öğretmenlerine yeni bilgiler anlatıyordu. Artık arkadaşları onunla dalga geçmiyor, aksine fikirlerini merak ediyorlardı.
Bir gün öğretmeni onu sınıfın önüne çağırdı.
— Kerem bize bugün bir sürpriz hazırlamış. Uzaya gitmek isteyen bir çocuğun günlük yaşamında neler yapması gerektiğini anlatacak.
Kerem tahtaya geçti. Önce durdu, derin bir nefes aldı. Sonra konuşmaya başladı:
— Astronot olmak sadece uzaya gitmek değildir. Bu bir yolculuktur. Her sabah erken kalkmak, sağlıklı beslenmek, düzenli çalışmak gerekir. Astronotlar sadece roket kullanmaz; aynı zamanda bilim insanıdırlar. Onlar araştırır, dener, çözerler. Belki bir gün Ay’a değil de Mars’a gideceğiz. Ama bunun için önce bu dünyada başarılı olmalıyız.
Sınıf sessizdi. Herkes dikkatle onu dinliyordu. Kerem konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
— Eğer bir gün uzaya gidebilirsem, bu benim değil, benimle birlikte hayal kuran, bana inanan herkesin başarısı olacak.
O gün Kerem’in öğretmeni gözleri dolu dolu bir şekilde onu alkışladı. Sınıftaki herkes ona katıldı.
Kerem o gece pencereden yıldızlara bakarken içinden sessizce fısıldadı:
— Ben hazırım. Küçük adımlarla yürüyüp bir gün o büyük boşluğa ulaşacağım.
Ve o gece, ilk kez gözlerini yıldızlardan ayırmadan derin bir uykuya daldı.
Astronot Hikayesi burada sona ermiş. Astronot Hikayesi gibi Çocuk Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.