Küçük bir sahil kasabasında, denizle arkadaş olan bir çocuk yaşardı: Tan. Tan’ın gözleri her gün ufka dalar, martıların dansını seyrederdi. Babası bir balıkçıydı, annesi ise sahildeki küçük çay bahçesini işletirdi.
Kasaba halkı, Tan’ın hayal gücüne ve çözüm bulma yeteneğine hayrandı. Tan, sadece on bir yaşında olmasına rağmen, herkesin yardıma koştuğu ve fikirlerine değer verdiği bir çocuktu.
Bir sabah güneş yeni doğmuş, dalgalar kıyıya hafifçe vururken Tan, limandaki eski bir balıkçı teknesine yaslanmıştı. Elindeki ipi düğümlemeye çalışıyordu ama aklı başka yerdeydi.
Annesinin çay bahçesi zor zamanlar geçiriyordu. Son zamanlarda kasabaya açılan büyük bir kafe, çoğu müşteriyi kendine çekmişti. Annesi her akşam, içini çekerek, “Tan, bu işi sürdürmek giderek zorlaşıyor,” diyordu. Tan’ın içi sızlıyordu; annesinin bu çabasını görmezden gelmek mümkün değildi.
O sırada, kasabanın tanınmış ve zengin iş adamı Haluk Bey, limanda belirdi. Haluk Bey, Tan’ın yanına yaklaşarak sordu:
“Tan, senden bir şey istemek için geldim. Kasabanın yukarısındaki küçük gölette bir problem var. Göletteki su azalmış ve kasabanın hayvanları susuz kalıyor. Oraya bir pompa sistemi kurmayı düşünüyorum ama bir yardımcıya ihtiyacım var. Bana yardım eder misin?”
Tan şaşırdı. Haluk Bey’in işleri genelde büyük ve önemli olurdu. Bir an tereddüt etti ama sonra başını salladı. “Tabii ki yardım ederim!” dedi. İçten içe annesinin çay bahçesine bir fayda sağlayabilir mi diye düşünüyordu. Belki Haluk Bey ona borçlanır ve annesine yardım edebilirdi.
Haluk Bey, Tan’ı ertesi sabah gölete götürdü. Gölet gerçekten küçülmüştü ve kenarındaki çatlamış topraklar, suyun ne kadar azaldığını gösteriyordu. Haluk Bey, “Buradaki suyu çekip kasabaya taşırsak bu problem çözülür,” dedi ve Tan’a bir plan verdi. Ancak planın bir kısmı Tan’ı rahatsız etti: Su çekilecek ama gölet tamamen kuruyacaktı.
Tan, “Ama bu gölet burada yaşayan diğer hayvanlar için çok önemli,” dedi. “Böyle yaparsak onlar ne yapacak?”
Haluk Bey güldü. “Amaç önemli Tan. Kasabaya su sağlamak daha büyük bir problem. Bunun için küçük fedakarlıklar yapmalıyız,” dedi.
Tan sessizleşti. Gölet’e bakarken, göletteki ördekleri, kenarda otlayan ceylanları ve balıkları düşündü. Haluk Bey’in söyledikleri mantıklıydı ama bir yandan vicdanı huzursuzdu.

O gece, Tan eve döndüğünde yemek masasındaki sessizlik dikkatini çekti. Annesi, “Bugün kaç masa müşteri geldi, biliyor musun? Sadece iki,” dedi. Tan’ın içindeki huzursuzluk daha da büyüdü. Haluk Bey’in teklifini kabul etse, kazandığı parayla annesine yardım edebilirdi. Ama bu doğru muydu?
Sabaha kadar uyuyamadı. Penceresinden dışarı bakarken, aklında aynı soru dönüp duruyordu: Amaç, araçları haklı çıkarır mı?
Ertesi sabah Tan, erkenden gölete gitti. Gözlerini gölete dikmiş, bir çözüm bulmaya çalışıyordu. Haluk Bey’in planı işe yarasa bile göletin tamamen kuruyacak olması doğru değildi. Bir an aklına bir fikir geldi. Annesi gibi çay bahçesi işleten diğer kadınların hikayelerini hatırladı. “Başka bir yol olmalı,” diye düşündü.
Tan, Haluk Bey’e gidip fikrini anlattı. “Göleti tamamen kurutmadan, sadece ihtiyaç kadar su alabiliriz. Bunun için daha küçük bir sistem kullanabiliriz. Ayrıca kasabanın yağmur suyunu depolayabileceği basit bir yapı da inşa edebiliriz.”
Haluk Bey önce karşı çıktı. “Bu çok zaman alır, Tan. İşimizi uzatır.”
Ama Tan kararlıydı. “Amaç iyi olsa da yanlış bir yolla bunu gerçekleştirmek, diğer canlılara zarar verir. Hepimiz bu doğanın bir parçasıyız. Eğer biraz daha çaba harcarsak, kimse zarar görmez.”
Haluk Bey sonunda ikna oldu. Tan’ın önerdiği yöntemle göletten sadece gerektiği kadar su çekildi. Küçük bir yağmur suyu toplama sistemi kuruldu ve kasaba halkı birlikte çalışarak bunu başardı. Gölet de kasabanın hayvanları da zarar görmedi.
Bu arada, Tan’ın çabası tüm kasaba halkını etkilemişti. Herkes onun annesinin çay bahçesine destek olmaya başladı. Eski müşteriler geri döndü ve çay bahçesi yeniden canlandı. Annesi, Tan’a sarılarak, “Sen benim en büyük yardımcım oldun,” dedi.
Tan, o gün çok önemli bir şey öğrenmişti: Doğru olanı yapmak bazen daha zor olabilir, ama sonunda herkes için en iyisidir.
Kasabanın çocukları artık Tan’ı bir kahraman olarak görüyordu. Onun hikayesi, dürüstlük ve adaletin ne kadar önemli olduğunu tüm kasabaya öğretmişti.
Ve Tan, her sabah denize bakarak martılarla konuşmaya devam etti. Ama artık sadece hayalleriyle değil, doğru kararlarıyla da bir fark yaratabileceğini biliyordu.
Amaç ve Vicdan Hikayesi de burada sona ermiş. “Amaç ve Vicdan Hikayesi” gibi Uzun Hikayeler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.