Sabahın ilk ışıkları, İnci’nin penceresinden içeri süzülüyordu. Kuşların cıvıltısı ve rüzgârın tatlı esintisi, onu bir an önce dışarı çıkmaya çağırıyordu. İnci, kahvaltısını hızla yapıp sırt çantasını aldı. Evlerinin arkasındaki orman, onun için adeta bir oyun alanıydı.
Ormanda yürümek İnci için bambaşka bir dünyaya adım atmak gibiydi. Her ağacın, her çalının ardında yeni bir keşif saklıydı. Bugün de bu keşiflerden biriyle karşılaşacağından habersiz, keyifle yürüyordu.
Fakat bir anda, duyduğu garip bir ses onu durdurdu. Çalıların arasından ince bir hışırtı ve titrek bir “cıv cıv” sesi geliyordu. İnci dikkatle sesin geldiği yöne ilerledi ve büyük bir çam ağacının dibinde küçücük bir sincapla karşılaştı.
Sincap, minik patileriyle ağacın gövdesine sıkıca tutunmuş, yukarı bakıyordu. Fakat gözlerinde bir tedirginlik vardı. İnci biraz daha yaklaştığında sincabın kendisini fark edip geri çekildiğini gördü.
“Merhaba küçük dost,” dedi İnci, diz çökerek. “Neden böyle korkmuş görünüyorsun?”
Sincap önce hareketsiz kaldı. Ama İnci’nin yumuşak sesini ve dostça bakışlarını görünce bir adım öne çıktı. Minik patileriyle yere vuruyor, arada bir yukarıya bakıyordu.
İnci, sincabın baktığı yere doğru başını kaldırdı. Ağacın en tepesinde, dalların arasında sıkışmış parlak bir kestane gördü. “Demek yukarı çıkmak istiyorsun ama korkuyorsun,” dedi İnci gülümseyerek.
Sincap başını eğdi ve minik patileriyle toprağı eşelemeye başladı. Bu hareket, onun çaresizliğini ve tedirginliğini açıkça gösteriyordu.
“Sakın üzülme,” dedi İnci. “Bunu birlikte başarabiliriz. Ama önce sana biraz cesaret vermem gerekiyor.”
İnci, sincabın biraz rahatlaması için sırt çantasını açtı. İçinden bir paket bisküvi çıkarıp minik bir parça kırdı ve sincabın önüne koydu. Sincap önce korkuyla geri çekildi ama kokuyu alınca dayanamadı ve hızla bisküviyi yemeye başladı.
“Bak,” dedi İnci. “Bazen yüksek yerlere çıkmak korkutucu olabilir. Ama yukarıda bizi bekleyen şey çok önemliyse, korkuyu aşmamız gerekir. Senin kestanen gibi.”
Sincap, İnci’ye kafasını yana eğerek baktı. Sanki onu dinliyormuş gibiydi.
İnci ağaca doğru bir adım attı. “Hadi, bir oyun oynayalım,” dedi. “Ben yukarı çıkmaya başlayacağım, sen de benimle birlikte adım adım yukarı çıkacaksın. Eğer çok korkarsan, aşağı inip yeniden başlayabiliriz. Ne dersin?”
Sincap, bir an durup düşündü ve ardından minik bir cıvıltı çıkardı. İnci bunu kabul ettiğine yordu ve hemen harekete geçti.
İnci, dikkatlice ağacın ilk dalına tutundu. Ayaklarını sağlam bir yere basarak yukarı çıktı. “Bak, burası çok güvenli,” dedi. “Hadi, şimdi sıra sende.”
Sincap, minik patileriyle ağacın gövdesine sıkıca tutundu ve çekinerek ilk dala tırmandı. Küçük bir titreme vardı ama başarmıştı. İnci, onu alkışlayarak cesaretlendirdi.
“İşte bu! Gördün mü? Hiç de zor değilmiş.”

Sincap, cesaretlenmiş gibi bir sonraki dala yöneldi. İnci de onun yanında dikkatle ilerliyordu. Her seferinde onu teşvik ediyor, “Biraz daha yukarı, sen yapabilirsin!” diyordu.
Sonunda kestanenin olduğu dala iyice yaklaşmışlardı. Ama dallar inceydi ve hareket ettikçe sallanıyordu. Bu durum sincabı yeniden korkutmuştu. Hareketsiz kaldı ve titremeye başladı.
İnci, sakin bir sesle, “Bak, buraya kadar geldik. Gerçekten çok cesursun. Ama şimdi son bir adım daha atman gerekiyor. Ben buradayım, seni izliyorum. Birlikte başarabiliriz,” dedi.
Sincap, İnci’ye baktı ve onun güven veren sözlerinden cesaret aldı. Patileriyle sıkıca tutundu ve dikkatlice kestaneye doğru ilerledi. Ama tam kestaneye ulaşacakken bir anda kayar gibi oldu.
“Dur, sakın bırakma!” diye bağırdı İnci.
Sincap, dengesini toparladı ve son bir hamleyle kestaneye ulaştı. Minik patileriyle kestaneyi kavradı ve heyecanla İnci’ye baktı. İnci, ona gülümseyerek alkış yaptı.
“Aferin sana! Bunu başardın!” dedi.
Sincap, kestaneyi sıkıca tutarak yavaşça aşağı inmeye başladı. İnci de ona eşlik etti. İkisi de sağlam bir şekilde yere indiklerinde, İnci derin bir nefes aldı.
“Bak gördün mü?” dedi sincaba. “Korkunu aştın ve sonunda ödülünü aldın!”
Sincap, minik burnuyla İnci’nin eline dokundu. Sanki teşekkür ediyormuş gibiydi. İnci gülümsedi. “Rica ederim, küçük dostum. Seninle gurur duyuyorum,” dedi.
İnci eve dönerken bugün yaşadıklarını düşündü. “Korkularımız bazen bizi durdurabilir,” diye mırıldandı. “Ama onları aşmak, hayal bile edemediğimiz yerlere ulaşmamızı sağlar.”
O günden sonra İnci ormana her gittiğinde sincabı görmek için gözlerini dört açtı. Ve çoğu zaman onu bir ağacın dalında, cesurca yukarı tırmanırken buldu.
Ağaca Tırmanmaya Korkan Sincap Hikayesi burada sona erdi unutmayalım ki Cesaret, korkusuz olmak değildir. Cesaret, korkuya rağmen bir adım atabilmektir.
Ağaca Tırmanmaya Korkan Sincap Hikayesi gibi Hayvan Hikayeleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.